Hayatın Son Çeyreği

Stockholm Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri veren İsveçli sosyolog Björn Johansson, yaşlılar için “Hayatın Son Çeyreği” başlıklı bir makale yazdı ve emeklilik sonrası kişisel deneyimlerini şöyle anlattı:

Bildiğiniz gibi… zaman sizi alıp götürüyormuş gibi akıp geçiyor, ne kadar çabuk geçtiğini fark etmiyorsunuz…
Daha dün gibi geliyor, gençtim ve daha yeni başlıyordum… Ama tuhaf bir şekilde sanki yüzyıllar önceymiş gibi hissediyorum ve kendime soruyorum: Bütün o yıllar nereye gitti?

Hepsini yaşadığımı biliyorum, o zamanların ve kurduğum hayallerin hatıraları var…
Ama aniden hayatımın son çeyreğinde olduğumu fark ettim ve bu keşif beni şaşırttı…
Bütün o yıllar nereye gitti!? Gençliğim beni ne zaman ve nerede bıraktı?

Hayatım boyunca birçok yaşlı insanla tanıştım ama yaşlılığın benden çok uzakta olduğunu hep düşündüm… O zamanlar hayatımın ilk çeyreğindeydim ve dördüncü çeyrek o kadar uzaktaydı ki hayal bile edemiyordum…
Ama şimdi dördüncü çeyrek kapımı çaldı, eşiğimi aştı ve gençliğimi de beraberinde götürdü… Arkadaşlarım emekli oldu, saçları ağardı, yavaş yürüyorlar, neredeyse duyamıyorlar, neredeyse anlayamıyorlar…
Bazıları benden daha iyi, bazıları daha kötü… Ama ne kadar değiştiklerini açıkça görüyorum… Artık hatırladığım o tutkulu ve genç insanlar değiller…
Artık bir zamanlar hayranlık duyduğumuz ve bir gün onlar gibi olacağımızı asla hayal etmediğimiz o yaşlı insanlarız…

Bugün banyo yapmak benim için günlük bir hedef haline geldi!! Ve şekerleme yapmak artık isteğe bağlı değil, gerekli!!
Çünkü kendi isteğimle uyumazsam, olduğum yerde uyuyakalıyorum…

Ve böylece hayatımın yeni bir bölümüne başladım; acıya, engellere ve yapmak isteyip de yapamadığım şeylere hazırlıksız yakalandım…
Yapmamam gereken şeyler için ne kadar pişmanım… Ve yapmam gereken ama hiç yapmadığım şeyler için ne kadar pişmanım…
Aynı zamanda, geçmişte yapmış olmaktan mutlu olduğum birçok şey var…

Yani, eğer henüz hayatınızın son çeyreğine girmediyseniz… size hatırlatayım, düşündüğünüzden daha erken gelecek…

Yani, hayatınızda ne yapmak istiyorsanız, şimdi yapın…
Yarına ertelemeyin!!

Hayat çok hızlı geçiyor… O yüzden bugün elinizden gelenin en iyisini yapın, çünkü hayatınızın hangi çeyreğinde olduğunuzu asla bilemezsiniz…
Hayatınızın tüm dönemlerini göreceğinizin garantisi yok… O yüzden bugünü yaşayın ve sevdiklerinizin hatırlaması, söylemesi ve yapması için ne yapmak istiyorsanız onu yapın veya söyleyin…
Umarım sizi takdir ederler ve yıllar boyunca onlar için yaptığınız her şey için sizi severler…

“Hayat” size bir armağandır.
Ve yaşam tarzınız, sizden sonra gelenlere bir armağandır…
Öyleyse harika kılın… Hayatınızı iyi yaşayın.
Gününüzün tadını çıkarın…
Eğlenceli bir şeyler yapın…
Mutlu olun…
Size harika bir gün diliyorum…

Unutmayın ki “sağlık” gerçek zenginliktir, altın ve gümüş değil…
Ve şunları hatırlamak daha iyidir:

Dışarı çıkmak güzeldir

Eve dönmek daha güzeldir

İsimleri unutmak sorun değil… çünkü bazı insanlar sizi tanıdıklarını bile unuturlar!

Golf gibi her şeyde profesyonel olamayacağını biliyorsun.

Eskiden yaptığın şeyler artık senin için önemli değil ve umursamadığın için de artık umursamıyorsun.

Yatakta olmaktansa televizyon açıkken kanepede daha iyi uyuyorsun.

Her şeyin sadece bir “açma” ve “kapama” düğmesiyle çalıştığı günleri özlüyorsun.

Daha kısa kelimeler kullanma eğilimindesin: “Ne?”… “Ne zaman?”… “Nerede?”

Gardırobunda o kadar çok kıyafet var ki… Bir daha asla yarısından fazlasını giymeyeceksin.

Eski şeyler senin için daha değerli oluyor:
Eski şarkılar
Eski filmler
Ve en güzel yanı: Eski dostlar!!

Bunu eski dostlarına gönder… Gülmelerine ve seninle aynı fikirde olmalarına izin ver…

Ve unutma: Önemli olan ne kadar biriktirdiğin değil, ne kadar verdiğindir…

Ve bu nasıl bir hayat yaşadığını gösteriyor…

Sonuç olarak… ve sanırım bu benim hayat bilgeliğimi özetliyor:
Hayatımıza zaman ekleyemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz, ama zamanımıza hayat ekleyebiliriz.

güncel

                  DEMOKRASİ ve  HUKUKUN  OLMADIĞI, 

                           ANAYASAL HAKLARIN

                                  GÜVENCESİZ 

                                  BIRAKILDIĞI

                                  BİR ÜLKEDE 

                                     SAĞLIK 

                                    HİZMETİ 

                                     OLMAZ !

ayvalık kbb

hayatın son çeyreği

    DEMOKRASİ ve  HUKUKUN  OLMADIĞI,    ANAYASAL HAKLARIN  GÜVENCESİZ   BIRAKILDIĞI   BİR ÜLKEDE    SAĞLIK    HİZMETİ   OLMAZ

eski yazılara geçmek için ;      din

 

Sosyal medya  yorumları yıllar evvel web sitemi  kurduğumda  ( hala sayfalarımda var )  bu yorumlarla ilgili çokta ciddiye alınmaması gerektiğini ,neye göre niçin ve nasıl oluşturulduğunu kendimle ilgili yorumlarıda  yazarak dile getirmiştim . Evet olumlu yorumlar herkesi memnun ediyor , bence zararsız ve bi nedenle insanlar memnuniyetini daha fazla kişiye ulaştırmak istiyor ,faydalanabilsinler  vb nedenlerle .Ancak olumsuz yorumlarda dikkat etmek  gerek  bence ; olumlu yorumlar içtendir , olduğu gibidir ,mutluluğu ve yaşadığını  paylaşırsın sadece . aksine  olumsuz yorum yazmak  zeka ister,  doğru ifadelerle, amacını aşmadan bilgi  ve görgü kapasitenle yazmalısın  sonuçta senin adınla herkes  okuyacak , kendi çarpıklıklarını, iç huzursuzluğunu , öfkeni tatmin için  başkalarını  karalamak isterken komik duruma da düşebilirsin ……..

( Benim bir deneyimim oldu  , kedi maması aldım parasını ödedim , satış yapan yer dolandırıcı olduğundan mama da parada gelmedi , ancak o zaman başkaları mağdur olmasın diye  o site ile ilgili negatif yorum oluşturdum . Tüketici mahkemesi  sonrası  5 ay sonra avukat ile paramı kurtardım .Bu sayede belki birileri de parasını kaptırmaktan kurtarmıştır. )

Yıllar sonra ayvalıkta açtığım muayenehanede  yorumlar hep beş  yıldızken 🙂 , sonra vatandaşın  bir  yıldız verdiği   yorumu  okuyunca  bişiler yazmak istedim,  Tabiki  bunu kendi özelimde yapacağım 😉 hemde gülümseyerek .

Sosyal medya çok büyük bir güç , aslında böyle olmalı mı hiçte bilemedim , herhangi bir nedenle nasıl yaşandığı bile muamma olan olayı istediğin gibi herkesin göreceği  ve algı oluşturacağı şekilde yazmak çok doğru olmasa gerek diye düşünüyorum . Bu nedenle olumsuz yorumlara dikkat etmek gerek .Kendi özelimde  arkasında ciddi bir  eğitim , deneyim , cihazlar   vs  maddi ve manevi hayal etmekte bile zorlanacağınız bir hizmeti   internet yada komşu  bilgilerinizle sınarsanız  olmaz hemde hiç olmaz .

Kendi özelimde devam edersek ; Bizler doktoruz alanında uzman kişileriz , tıbbi deneyimlerimiz birikimlerimiz ve kanıta dayalı istatistiklere göre  konuşuruz ,  Bu nedenle ,insanların duymak istediklerini  söylemek yada sürece etkisi olan hatalı davranışlarını görmezden gelmek gibi popülist olmamızı kimse beklemesin . Hele  Google amcadaki bilgi kirliliğinde kaybolarak  aklında kalanlarla soruna bile odaklanmayan kişilerle mücadele etmeyiz , edemeyiz .Çünkü biz bilimle , eğitimle ,tecrübe ile konuşur ,durum tespiti yapar çözüm yöntemlerini açıklarız . gerisi tamamen hizmet alan kişiye bağlıdır . Çocuklarını nasıl büyütecekleri yada kendi yaşam kalitelerini nasıl sürdürecekleri  bireysel sorumluluklarıdır .

Bu nedenle  o yorumuda nazar boncuğu olarak  görüp psikolojimi bozmadan gülümsüyorum :). Siz siz olun olumsuz yorum yazmak yerine muhatabına söylemeyi deneyin , bence daha iyi bir yaklaşım olacaktır 🙂

ilgileniyorsanız aşağıdaki  makaleyi okuyabilirsiniz 😉

bademcik

sosyal medya

Please do not confuse your Google search with my medical degree  !!!!!!

 

 

eski yazılar

açılın doktorum 

sağlıkta dönüşüm

beyin göçü ,bir doktor hikayesi

meslek çekici 🙂

Cumhuriyet   

hey doktor 

 

KENDİ İCADI DİNLERLE”GELECEĞİNİ KARARTAN TEK CANLI! .  Modern davranışlarına 50 bin yıl önce kavuşan insan; beyin ve zeka olarak genetik değişimine uygun hızla evrilseydi şu anda galaksiler arasında seyahat ediyor olurduk..-.Mısır İmparatorluğu dönemi fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes,anıt mezarların ve piramitlerin ölümden sonra kimseyi canlandırmayacağını söylediği için öldürüldü. Soyu devam etmedi..-Antik Mısır’ın diğer bir filozofu Amentebat,”insanları mumyalayarak öbür dünyaya gönderemezsiniz” dediği için ailesi ile birlikte yok edildi. Soyu devam etmedi..-Romalı Flavus Lucretius Claudius, matematikçi, gökbilimci ve filozof; Roma Tanrı’larının masal olduğunu söylediği için katledildi. Soyu devam etmedi..-Antik Yunanlılar, devrin en büyük filozofu Sokrates’i,2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler. Soyu devam etmedi..-Giardano Bruno, italyan filozof.Kapalı evren görüşünü ilk reddedenler arasında. Dünya güneş etrafında dönüyor dediği için Kilise tarafından Roma’da diri diri yakıldı. Soyu devam etmedi..-Sadece Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı. Soyları devam etmedi..-Paleolitik Çağ’dan itibaren son 40 bin yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon olarak hesaplanan üstün zekalı insan “Dinlere, Tanrı’lara, dogmalara, tabulara, masallara” inanmadığı için öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi..Soyları devam etseydi bugün dünya insan popülasyonunun yüzde 5’i değil yüzde 35’i üstün zekalı olacaktı..Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış, bilim, sanat, felsefe üreten değerli insanlarla birlikte fosil yakıt yakmadan, daha temiz bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bizim de zeka seviyemiz bugünkü aptal halimizle kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktı..Akşam sokağa çıkınca birbirinize bakın ve bilin ki hepimiz geride kalan düşük zekalı insanların torunlarıyız. Akıllı, üstün zekalı nesil tarih boyunca yobazlar tarafından öldürüldü. Akıllı ve zeki insanların genleri bize aktarılamadı….Geçenlerde biri bir “tweet” atmış, şöyle diyor: “Cübbeli ile Stephen Hawking aynı zaman diliminde yaşadılar, bizim hissemize Cübbeli düştü…”.Peki bu bir rastlantı mı? Asla değil!.“Ne ara bu kadar aptallaştık?” soruma bir öğrencimin cevabı;.“Doğum kontrolü negatif evrime yol açtı! Akıllı insanlar doğum kontrolü yaptığı için, daha da azalırken, aptallar kontrolsüz biçimde çoğaldı…!”.Olayı anlayabilmek için Antik Yunan’a dayanarak Rönesans’ı, Rönesans’a yaslanarak “Aydınlanma Hareketini” yaratan, ardından 1776 Amerikan Devrimi ve 1789 Fransız İhtilalini yapan Avrupalılar ve onların Amerika’ya göçenleri karşısında aynı zaman diliminde yaşayan, şu anda içimizden bazılarının pek özendiği Osmanlı ne yapıyordu, önce ona bakmak gerek..Resim ve heykel sanatında Avrupa’da Leonardo Vinci, Rafaella, Michelangelo gibi dahiler yetişirken Osmanlı’da resim yapmak günah, heykeller ise put olarak kabul ediliyordu..Dante, Shakespeare, Cervantes hümanist edebiyatın öncülüğünü yaparken Osmanlı’da tek edebiyatçı henüz yetişmemiş, daha sonraları bin bir zorlukla getirilen Makyevel’in Prens adlı eseri bazı yöneticiler tarafından gizlice okunuyordu..Bilim dünyasında Kopernik dünya merkezli evren kuramını çürütüp, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü açıklamasıyla oluşturduğu bilimsel devrimden otuz yıl sonra Takiyüddin Efendi’nin Tophane sırtlarına kurduğu zamanın en büyük rasathanelerinden biri, III. Murat’ın emri, Şeyhülislamın fetvası ile “Tanrı’nın işine karışmak” gerekçesiyle kıyıdan top ateşine tutuluyordu..Galileo, Kepler ve Newton’u sadece anımsatarak geçiyorum.Devamı:Felsefede Francis Bacon, Thomas Hobbes, John Locke, Rene Descartes, Spinoza gibi isimler dünyayı algılamak için çaba sarf edip, birlikte yaşamanın kurallarını koyarken, biz çoktan felsefecileri zındık ilan etmiş, felsefe ile de uğraşmayı yasaklamıştık..Sanat, edebiyat, bilim ve felsefe alanında yaya kalıp, matbaayı bile üç yüz sene sonra kurarak bilginin yayılmasını önlersen, senin topraklarına Hawking düşecek değil ya!.Velhasıl bu toprakların bahtsızlığı çok öncelerden yazılmaya başlanmıştır..Mustafa Kemal 1923 aydınlanması ile bunu kırmak istemiş, okuma yazma bilmeyen, cahil bırakılmış bir toplumda aydınlanma olamayacağını anlamış ve önce okuma yazma seferberlikleri oluşturulmuştu..Köy Enstitüleri bu aydınlanma kavgasının başlangıcıydı, toprak ağaları izin vermedi..Seksen senedir yeniden karanlık bir çukura çekilmekte bu ülke..YÖK Denetleme Kurulu Üyesi bir “Profesör”ün, “ben cahil halkın ferasetine güveniyorum” sözü ile özetlenebilecek sona doğru koşar adım gidiyoruz.(Alıntı).SON SÖZ; “Bir kere yanlış trene bindiyseniz, koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur”. NİETZSCHE.Mesut ParlakOKTAY ÖZÇEVİK’in düzenleme

askerler  uyduruk şikayetlerle hapise atılırken ,

türkan saylan sabaha karşı evinden gözaltına alırken ,

haftada bir doktor dövülürken ,

yüzde 200 enflasyon varken , kendi maaşlarına yüzde yüzelli zam yapıp milletle dalga geçen ,  sadaka verir pozisyona düşürüp , emeklilerimizin yılı olacak enflasyona ezdirmedik diye demeç veren  siyasetçileri hala desteklediğin için

bilim ve eğitimi dışlayıp , kendi aklın yokmuş  gibi şeyhlerin,  kişilerin , parti liderlerinin , futbol takımının , şizofrenlerin , kabadayıların peşinden gittiğin ,  omurgasız olduğun için

hayatı televizyon dizilerinden , ahlakı gündüz programlarından takip  edip ,  sana şükret diyenlerin saltanat içinde yaşamasına , sana elin arabı karşısında  2nci sınıf insan muamelesi yapanlara oy verdiğin için

çalıyorlar  ama çalışıyorlar diyebilen,  süzme zararlı olduğun için

memleketi mültecilerle , teröristlerle doldurup , kendi vatandaşından fazla haklarla donatıp kendi vatandaşlarını  madenlerde , çevre felaketlerinde,  ruhsatsız yapılarda gömen yöneticilerin yanında saf tuttuğun için

topraklarımızın , zenginliklerimizin para için peşkeş çekilmesine , arabın kiracısı  işçisi  olmana razı olduğun , insani değerleri  para,iş ,oy, güç adına sattığın için

gündüz programlarında 15 tane sevgilisi olan kadınları , onunla evliyken öbüründen çocuk yapıp başkasıyla yaşayan insanları , kayınvalidesine yemek programında orospu dediği için en çok altını alan gelini , patronla ölümsüz  aşk yaşayan fakir kız dizilerini normalleştirdiğin ve sanki onlar yan komşun değilmiş gibi görmezden geldiğin için

 

vasıfsız insanlar üst düzey makamlara atanıp emireri gibi çalıştıklarını, ellerindekşi gücü kullanarak  vasıflı insanları ezip tasfiye ettiğini ,

bugün beyaz  yarın siyah diyenleri sanki normalmiş gibi aynı hızla alkışlayanları ,

siyaset söylemleri 1 senede 180 derece değişen , vatan haini şerefsiz dedikleri kişilerle canciğer kuzu sarması devam eden kişileri

o tarikat gidip bu tarikat geldiğinde hiçbir şeyin değişmediğini, okullara imamlar yerleştirilip , çocuklarınızı etkilemelerini

imamların iktidarın borazanı gibi hizmet etmesini , Allah korkusunu unutmalarını

sağlık bakanının hastane zincirleri , turizm bakanının oteller zinciri olmasını cumhurbaşkanından tv önünde fırça yiyip hiçbirşey olmamış gibi devam etmesini

son 25  yılda insan kalitesinin bozulduğunu , yalan söylemenin , insanları kandırmanın , kolay yoldan para ve makam kazanmanın erdem sayıldığını ,

dünyada , senden ayrı dine etnik kimliğe sahip milyarlarca insan varken , ahlak hak hukuk eğitim , demokrasi,  anayasal haklar , özgürlük , yaşam standartları medeni koşullar konularında neredeyse hepsinde kabile devletlerinin arasında sıralandığımızı

mahallenden dışarı çıkmadığın, dünyayı ve çevreni gücün medyasından ve trollerden takip ettiğin için  insanca bir yaşam olabileceğini

bu dünyada yaptığın kötülükleri , vicdansızlıkları , kul hakkını , pisliklerini ,haklının değil gücün yanında durmanı yaptığın ibadetlerin   öbür tarafta telafi edeceğini zannedecek kapasiten  olduğunu

GÖREMEYECEK KADAR KÖR olduğun için

çevrenizdeki kendi halinde yaşayan yaşlılar ,  emekçiler  , çalışan dürüst insanların iniltilerini , terbiyeleri ve görgülerini bozmadan  çığlıklarını,

seni yönetenlerin iki lafından birinde seninle dalga geçtiğini , bir değerinin olmadığını , bunlara ne yapsak gider mırıltılarını ,  aptal yerine koyduklarını

DUYMAYACAK KADAR SAĞIR olduğun için

adaletin yerlerde süründüğünü , adaletin olmadığı yerde senin insan değerinin olmadığını , hasta garantili koskoca binalara gidip bir ultrason randevusunun 1 sene sonrasına verilmesinin nedeninin  1 torba kömüre , üç kuruş maaşa , şükür edebiyatına oyunu satan sen olduğunu , sürünmene rağmen  hala öğrenemediğin için

takım tutar gibi insanların siyaset yaptığını, biat edip , el etek öptüğünü , gerekirse sorgusuz sualsiz eşini kızını çocuğunu hatta kendisini teslim ettiği ,bunu  doğal görüp toplum içinde senin kötü onun konuşulamaz olduğunu bilip hala onlarla yürüdüğün için

dindar insanların kul hakkı gibi yadsınamaz bir emir yokmuş gibi yıllardır yapılanlara ses çıkarmadan  yaşamlarına huzurla devam etmelerinin , ama onlar dindar diyerek bu halleri ile yaradanı kandırabileceğini düşünmesinin  normal olmadığını haykırmadığın için

eğitimlilerin diplomalarını iptal edip , itibarsızlaştırmaya sessiz kaldığın , sanki senin çocuğun yokmuş gibi gençleri hapse atıp   , cumhuriyeti yıkıcam diyenlerle kolkola girenleri , gücünü senin adına memleketi özelliklede senin geleceğini kurtarmaya çalışan insanları ezmekte kullanan vidansızları sanki olaylar dünyanın öbür yarısında oluyormuşçasına çekirdek çitleyerek kendince tatmin olduğun için

önce insan diyemeden , müslüman gavur, alevi sünni ,türk kürt ,siyah beyaz ayrımı yaparak ,insanları cinsel tercih ve inaçlarına göre tu kaka diyerek iteleyip ,kendine bi statü yarattığını sanan , sıradan bir  canlı olduğunu bile idrak edemeyen biri  olarak komik duruma düştüğün için

HAK ETTİĞİNİ YAŞIYORSUNNNNN , acı olan bize de yaşatıyorsun .

Cumhuriyetin 100. yılını kutlarken , günümüzde hala apartman toplantısında bile anlaşamayan milleti ,yoktan var eden ,Cumhuriyet ilan edildikten sonra  15 seneye sığdırdıklarıyla  ,eğitimiyle  ,vizyonu ile her geçen gün daha da hayran kaldığım Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu yolda ona destek olan silah Arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum .

Erken gittin be mavi gözlü , bi 15 sene daha kalıp din reformunu da tamamlasaydın keşke ……

ÇOK ÇOK ÖZEL BİRİYMİŞSİN ………………………………………..

bu dönem için hazırlanan Cumhuriyetin 100 değeri adlı siteyi burada paylaşıyorum .

https://100deger.koc.com.tr/

 

Mesleğin doğuştan çekiciliği var.

Çocuğa sor, büyüyünce ne olacaksın?

“Doktor olacağım” der.

*

En gözde damat adayıdır.

Hemen herkes, kızını doktorla evlendirmek ister.

Kadınlarımız arasında “beni ne doktorlar istedi” diye başlayan atasözü bile vardır.

*

Şarkıdır.

Afrodizyaktır.

“Doktor civanım, seni istiyor canım.”

*

Küçük ilanların büyük vaatleridir.

“Doktordan satılık otomobil.”

“Doktordan satılık işyeri.”

Kullanılmışsa bile, doktorun kullanmış olması “kalite” göstergesidir.

“Doktora kiralık” ilanı da öyle.

Evini vereceksen doktora ver.

Temizdir en azından, eminsindir.

*

Meslek seçerken…

Kız verirken…

Kocaya varırken…

Otomobil alırken……

Ev kiralarken…

Doktor iyi.

Fikrini söylerse…

Şerefsiz doktor!

*

Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir.

Refik Saydam, hekimdi.

Sadi Irmak, hekimdi.

TBMM başkanı Mustafa Kalemli, hekimdi.

*

O halde… Reçeteye aspirin yazma yetkisi bile olmayan tiplerin hükümette en önemli makamlara gelmesini tehlikeli bulmuyorsun da canını emanet ettiğin hekimlerin hükümetle alakalı fikir beyan etmesini mi sakıncalı buluyorsun?

*

Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Geceyarısı ateşi kırka vuran evladını Azrail’in elinden alıyor. Kardeşinin hızara kaptırdığı parmağını yerine dikiyor. Beyin kanaması geçiren anneni hayata döndürüyor. Babanın katarakttan görmeyen gözünü gördürüyor. Eşinin kanserini erken yakalıyor. Sonra da sen çıkıp “hekimler devlet işlerinden benim anladığım kadar anlamaz, konuşmasınlar” diyorsun öyle mi?

*

Türk Tabipler Birliği başkanı olan profesör, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde en yüksek oyu aldı. Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün rektör olmasını engellediler.

“Nuh’un cep telefonu vardı, gemisi nükleerdi, insansız hava aracı uçuruyordu” diyen arkadaşı, aynı İstanbul Üniversitesi’ne öğretim üyesi yaptılar.

Hükümetimizin Türk Tabipler Birliği konusunda mantıklı karar verdiğini düşünüyorsan, Nuh’un telefon numarasını versene bana?!

*

Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?

*

Fikrini beğenmeyebilirsin.

Okuyan olsan bile, okudugunu anlayan cok az; yazik…

*

*Ben de senin fikrini beğenmiyorum.

Beğenmek zorunda mıyız?

*

Fikirse mesele… “Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, adamlar gibi dağlara düşeyim, tutmak istiyorum Kürdistanımı, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır” diyen Şivan Perver’e “barış güvercini” muamelesi yapılcak, mitingde kürsüye çıkarılacak, ona düet yaptırılacak, duygulanıp ağlayacak. Sonra da Türk Tabipler Birliği’ne “terörist seviciler” denilecek öyle mi?

*

“Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, hekimler olarak uyarıyoruz, her çatışma, her savaş, fiziksel ruhsal sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar, büyük insani dramları beraberinde getirir” diyorlar.

Uyarmasınlar mı?

*

Onarılmaz sorunlara, insani dramlara yol açan bu çatışma ortamına “hatalı teşhisler” yüzünden sürüklenmedik mi?

Hekimlerimiz devlet işlerinden anlamadığı için mi oluyor bu işler?

*

Madem herkes hekimlerden daha iyi biliyor.

Bi teşhis de ben koyayım bari.

Eğer, cehalet seviyesinde Avrupa şampiyonu olan bir ülke, sırf düşüncelerini söyledi diye hekimlerini hapse tıkmaya çalışıyorsa, o ülke hasta’dır.

# BÜLENT ECZACIBAŞI….

 

Dolgu mezoterapi   ve botox düşünen kişilerin  kaliteli ürünler ve tecrübeli hekimlerde uygulama yaptırması işlem sonuçları ve estetik sonuçlar için önemlidir.

dolgu veya botox uygulaması sadece ürünü yüze enjekte etmek değildir. Kişinin yüz dinamiği ve fiziksel özelliklerini analiz ederek ihtiyacı olan ürünleri uygun teknikle uygun ortamlarda kullanmaktır.

Kim uygulamalı ; konusunda uzman doktorlar ilk öncelik olmalıdır.

Kullanılacak Ürün ; Piyasada etki, fiyat ,güvenilirlik,bilinirlik, arge vb konularda farklılaşmış geniş bir ürün yelpazesi vardır .  Bu nedenle doktor önemlidir.

İlk Görüşme  ve muayene  ;  Kişi  ihtiyaçlarını ve isteklerini belirlemeli net ifade edebilmeli , aksinde  doktorunun deneyimi ve önerisine güvenmeli .Daha önceki uygulamalar ürünler ve zamanları hakkında  doktorunu bilgilendirmeli .Sağlıklı ve sorunsuz uygulamanın  anahtar noktasıdır.

Bilinç   ;  Uygulamalar  minimum riskler içersede sonuçta bir maddenin vücuda enjekte edildiğini,allerji, damar tıkanıklığı vb komplikasyonların oluşabileceğini  , istenen etkinin bir süre sonra tamamen geriye döneceğini , çoklu uygulamaların uzun vadede daha iyi sonuçları olacağını   bilmelisiniz.

 

Bu nedenle botox nekadar  ?  ,  Bir mlt dolgu ne kadar   ? , nazolabial dolgu ne kadar ? gibi sorular yanıltıcı ve zaman kaybından başka bir şey değildir. Emin olun profesyoneller sizin istediğiniz cevapları vermeyeceklerdir .

Çok basit bir matematik var , piyasa değeri 5 lira olan bir ürünü  3 liraya  SAĞLIKLI  almanız mümkün  değildir 😉