DEMOKRASİ ve HUKUKUN OLMADIĞI,
ANAYASAL HAKLARIN
GÜVENCESİZ
BIRAKILDIĞI
BİR ÜLKEDE
SAĞLIK
HİZMETİ
OLMAZ !
DEMOKRASİ ve HUKUKUN OLMADIĞI,
ANAYASAL HAKLARIN
GÜVENCESİZ
BIRAKILDIĞI
BİR ÜLKEDE
SAĞLIK
HİZMETİ
OLMAZ !
DEMOKRASİ ve HUKUKUN OLMADIĞI,
ANAYASAL HAKLARIN
GÜVENCESİZ
BIRAKILDIĞI
BİR ÜLKEDE
SAĞLIK
HİZMETİ
OLMAZ
eski yazılara geçmek için ; din
Sosyal medya yorumları yıllar evvel web sitemi kurduğumda ( hala sayfalarımda var ) bu yorumlarla ilgili çokta ciddiye alınmaması gerektiğini ,neye göre niçin ve nasıl oluşturulduğunu kendimle ilgili yorumlarıda yazarak dile getirmiştim . Evet olumlu yorumlar herkesi memnun ediyor , bence zararsız ve bi nedenle insanlar memnuniyetini daha fazla kişiye ulaştırmak istiyor ,faydalanabilsinler vb nedenlerle .Ancak olumsuz yorumlarda dikkat etmek gerek bence ; olumlu yorumlar içtendir , olduğu gibidir ,mutluluğu ve yaşadığını paylaşırsın sadece . aksine olumsuz yorum yazmak zeka ister, doğru ifadelerle, amacını aşmadan bilgi ve görgü kapasitenle yazmalısın sonuçta senin adınla herkes okuyacak , karalamak isterken komik duruma da düşebilirsin ……..
Benim bir deneyimim oldu , kedi maması aldım parasını ödedim , satış yapan yer dolandırıcı olduğundan mama da parada gelmedi , ancak o zaman başkaları mağdur olmasın diye o site ile ilgili negatif yorum oluşturdum . Tüketici mahkemesi sonrası 5 ay sonra avukat ile paramı kurtardım .B u sayede belki birileri de parasını kaptırmaktan kurtarmıştır.
Yıllar sonra ayvalıkta açtığım muayenehanede yorumlar hep beş yıldızken J , sonra vatandaşın bir yıldız verdiği yorumu okuyunca bişiler yazmak istedim, Tabiki bunu kendi özelimde yapacağım 😉 hemde gülümseyerek .
Sosyal medya çok büyük bir güç , aslında böyle olmalı mı hiçte bilemedim J herhangi bir nedenle nasıl yaşandığı bile muamma olan olayı istediğin gibi herkesin göreceği ve algı oluşturacağı şekilde yazmak çok doğru olmasa gerek diye düşünüyorum . Bu nedenle olumsuz yorumlara dikkat etmek gerek .Kendi özelimde arkasında cihaz , eğitim , deneyim vs maddi ve manevi hayal etmekte bile zorlanacağınız bir hizmeti internet yada komşu bilgilerinizle sınarsanız olmaz hemde hiç olmaz .
Kendi özelimde devam edersek ; Bizler doktoruz alanında uzman kişileriz , tıbbi deneyimlerimiz birikimlerimiz ve kanıta dayalı istatistiklere göre konuşuruz , Bu nedenle ,insanların duymak istediklerini söylemek yada sürece etkisi olan hatalı davranışlarını görmezden gelmek gibi popülist olmamızı kimse beklemesin . Hele Google amcadaki bilgi kirliliğinde kaybolarak aklında kalanlarla soruna bile odaklanmayan kişilerle mücadele etmeyiz , edemeyiz .Çünkü biz bilimle , eğitimle ,tecrübe ile konuşur ,durum tespiti yapar çözüm yöntemlerini açıklarız . gerisi tamamen hizmet alan kişiye bağlıdır . Çocuklarını nasıl büyütecekleri yada kendi yaşam kalitelerini nasıl sürdürecekleri bireysel sorumluluklarıdır .
Bu nedenle o yorumuda nazar boncuğu olarak görüp psikolojimi bozmadan gülümsüyorum J. Siz siz olun olumsuz yorum yazmak yerine muhatabına söylemeyi deneyin , bence daha iyi bir yaklaşım olacaktır 🙂
ilgileniyorsanız aşağıdaki makaleyi okuyabilirsiniz 😉
beyin göçü ,bir doktor hikayesi
KENDİ İCADI DİNLERLE”
GELECEĞİNİ KARARTAN TEK CANLI! . Modern davranışlarına 50 bin yıl önce kavuşan insan; beyin ve zeka olarak genetik değişimine uygun hızla evrilseydi şu anda galaksiler arasında seyahat ediyor olurduk. . -.Mısır İmparatorluğu dönemi fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes,anıt mezarların ve piramitlerin ölümden sonra kimseyi canlandırmayacağını söylediği için öldürüldü. Soyu devam etmedi. . -Antik Mısır’ın diğer bir filozofu Amentebat,”insanları mumyalayarak öbür dünyaya gönderemezsiniz” dediği için ailesi ile birlikte yok edildi. Soyu devam etmedi. . -Romalı Flavus Lucretius Claudius, matematikçi, gökbilimci ve filozof; Roma Tanrı’larının masal olduğunu söylediği için katledildi. Soyu devam etmedi. . -Antik Yunanlılar, devrin en büyük filozofu Sokrates’i,2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için öldürdüler. Soyu devam etmedi. . -Giardano Bruno, italyan filozof.Kapalı evren görüşünü ilk reddedenler arasında. Dünya güneş etrafında dönüyor dediği için Kilise tarafından Roma’da diri diri yakıldı. Soyu devam etmedi. . -Sadece Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, filozof, sanatçı yakıldı. Soyları devam etmedi. . -Paleolitik Çağ’dan itibaren son 40 bin yılda istatistiksel olarak sayıları 143 milyon olarak hesaplanan üstün zekalı insan “Dinlere, Tanrı’lara, dogmalara, tabulara, masallara” inanmadığı için öldürüldü ve hiç birisinin soyu devam etmedi. . Soyları devam etseydi bugün dünya insan popülasyonunun yüzde 5’i değil yüzde 35’i üstün zekalı olacaktı. . Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış, bilim, sanat, felsefe üreten değerli insanlarla birlikte fosil yakıt yakmadan, daha temiz bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bizim de zeka seviyemiz bugünkü aptal halimizle kıyaslanmayacak kadar yüksek olacaktı. . Akşam sokağa çıkınca birbirinize bakın ve bilin ki hepimiz geride kalan düşük zekalı insanların torunlarıyız. Akıllı, üstün zekalı nesil tarih boyunca yobazlar tarafından öldürüldü. Akıllı ve zeki insanların genleri bize aktarılamadı… . Geçenlerde biri bir “tweet” atmış, şöyle diyor: “Cübbeli ile Stephen Hawking aynı zaman diliminde yaşadılar, bizim hissemize Cübbeli düştü…” . Peki bu bir rastlantı mı? Asla değil! . “Ne ara bu kadar aptallaştık?” soruma bir öğrencimin cevabı; . “Doğum kontrolü negatif evrime yol açtı! Akıllı insanlar doğum kontrolü yaptığı için, daha da azalırken, aptallar kontrolsüz biçimde çoğaldı…!” . Olayı anlayabilmek için Antik Yunan’a dayanarak Rönesans’ı, Rönesans’a yaslanarak “Aydınlanma Hareketini” yaratan, ardından 1776 Amerikan Devrimi ve 1789 Fransız İhtilalini yapan Avrupalılar ve onların Amerika’ya göçenleri karşısında aynı zaman diliminde yaşayan, şu anda içimizden bazılarının pek özendiği Osmanlı ne yapıyordu, önce ona bakmak gerek. . Resim ve heykel sanatında Avrupa’da Leonardo Vinci, Rafaella, Michelangelo gibi dahiler yetişirken Osmanlı’da resim yapmak günah, heykeller ise put olarak kabul ediliyordu. . Dante, Shakespeare, Cervantes hümanist edebiyatın öncülüğünü yaparken Osmanlı’da tek edebiyatçı henüz yetişmemiş, daha sonraları bin bir zorlukla getirilen Makyevel’in Prens adlı eseri bazı yöneticiler tarafından gizlice okunuyordu. . Bilim dünyasında Kopernik dünya merkezli evren kuramını çürütüp, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü açıklamasıyla oluşturduğu bilimsel devrimden otuz yıl sonra Takiyüddin Efendi’nin Tophane sırtlarına kurduğu zamanın en büyük rasathanelerinden biri, III. Murat’ın emri, Şeyhülislamın fetvası ile “Tanrı’nın işine karışmak” gerekçesiyle kıyıdan top ateşine tutuluyordu. . Galileo, Kepler ve Newton’u sadece anımsatarak geçiyorum. Devamı: Felsefede Francis Bacon, Thomas Hobbes, John Locke, Rene Descartes, Spinoza gibi isimler dünyayı algılamak için çaba sarf edip, birlikte yaşamanın kurallarını koyarken, biz çoktan felsefecileri zındık ilan etmiş, felsefe ile de uğraşmayı yasaklamıştık. . Sanat, edebiyat, bilim ve felsefe alanında yaya kalıp, matbaayı bile üç yüz sene sonra kurarak bilginin yayılmasını önlersen, senin topraklarına Hawking düşecek değil ya! . Velhasıl bu toprakların bahtsızlığı çok öncelerden yazılmaya başlanmıştır. . Mustafa Kemal 1923 aydınlanması ile bunu kırmak istemiş, okuma yazma bilmeyen, cahil bırakılmış bir toplumda aydınlanma olamayacağını anlamış ve önce okuma yazma seferberlikleri oluşturulmuştu. . Köy Enstitüleri bu aydınlanma kavgasının başlangıcıydı, toprak ağaları izin vermedi. . Seksen senedir yeniden karanlık bir çukura çekilmekte bu ülke. . YÖK Denetleme Kurulu Üyesi bir “Profesör”ün, “ben cahil halkın ferasetine güveniyorum” sözü ile özetlenebilecek sona doğru koşar adım gidiyoruz.(Alıntı) . SON SÖZ; “Bir kere yanlış trene bindiyseniz, koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur”. NİETZSCHE . Mesut Parlak OKTAY ÖZÇEVİK’in düzenlemeaskerler uyduruk şikayetlerle hapise atılırken ,
türkan saylan sabaha karşı evinden gözaltına alırken ,
haftada bir doktor dövülürken ,
yüzde 200 enflasyon varken , kendi maaşlarına yüzde yüzelli zam yapıp milletle dalga geçen , sadaka verir pozisyona düşürüp , emeklilerimizin yılı olacak enflasyona ezdirmedik diye demeç veren siyasetçileri hala desteklediğin için
bilim ve eğitimi dışlayıp , kendi aklın yokmuş gibi şeyhlerin, kişilerin , parti liderlerinin , futbol takımının , şizofrenlerin , kabadayıların peşinden gittiğin , omurgasız olduğun için
hayatı televizyon dizilerinden , ahlakı gündüz programlarından takip edip , sana şükret diyenlerin saltanat içinde yaşamasına , sana elin arabı karşısında 2nci sınıf insan muamelesi yapanlara oy verdiğin için
çalıyorlar ama çalışıyorlar diyebilen süzme zararlı olduğun için
memleketi mültecilerle , teröristlerle doldurup , kendi vatandaşından fazla haklarla donatıp kendi vatandaşlarını madenlerde , çevre felaketlerinde, ruhsatsız yapılarda gömen yöneticilerin yanında saf tuttuğun için
topraklarımızın , zenginliklerimizin para için peşkeş çekilmesine , arabın kiracısı olmana
gündüz programlarında 15 tane sevgilisi olan kadınları , onunla evliyken öbüründen çocuk yapıp başkasıyla yaşayan insanları , kayınvalidesine yemek programında orospu dediği için en çok altını alan gelini , patronla ölümsüz aşk yaşayan fakir kız dizilerini normalleştirdiğin ve sanki onlar yan komşun değilmiş gibi görmezden geldiğin için
vasıfsız insanlar üst düzey makamlara atanıp emireri gibi çalıştıklarını, ellerindekşi gücü kullanarak vasıflı insanları ezip tasfiye ettiğini
bugün beyaz yarın siyah diyenleri sanki normalmiş gibi aynı hızla alkışlayanları ,
siyaset söylemleri 1 senede 180 derece değişen , vatan haini şerefsiz dedikleri kişilerle canciğer kuzu sarması devam eden kişileri normalize edip destekledikçe
o tarikat gidip bu tarikat geldiğinde hiçbir şeyin değişmediğini, göremeyecek kadar kör
okullara imamlar yerleştirilip , çocuklarınızı etkilemelerini
imamların iktidarın borazanı gibi hizmet etmesini , Allah korkusunu unutmalarını
sağlık bakanının hastane zincirleri , turizm bakanının oteller zinciri olmasını cumhurbaşkanından tv önünde fırça yiyip hiçbirşey olmamış gibi devam etmesini
çevrenizdeki kendi halinde yaşayan yaşlılar , emekçiler , çalışan dürüst insanların iniltilerini , kalitelerinden çıkan cılız sesi duymayacak kadar sağır
son 25 yılda insan kalitesinin bozulduğunu , yalan söylemenin , insanları kandırmanın , kolay yoldan para ve makam kazanmanın erdem sayıldığını ,
adaletin yerlerde süründüğünü , adaletin olmadığı yerde senin insan değerinin olmadığını , hasta garantili koskoca binalara gidip bir ultrason randevusunun 1 sene sonrasına verilmesinin nedeninin 1 torba kömüre , üç kuruş maaşa , şükür edebiyatına oyunu satan sen olduğunu sürünmene rağmen hala öğrenemediğin için
takım tutar gibi insanların siyaset yaptığını, biat edip , el etek öptüğünü , gerekirse sorgusuz sualsiz eşini kızını çocuğunu hatta kendisini teslim ettiği ,bunu doğal görüp toplum içinde senin kötü onun konuşulamaz olduğu güç tarafından desteklendiğini
dindar insanların kul hakkı gibi yadsınamaz bir emir yokmuş gibi yıllardır yapılanlara ses çıkarmadan yaşamlarına huzurla devam etmelerinin normal olmadığını haykırmadığın
Cumhuriyetin 100. yılını kutlarken , günümüzde hala apartman toplantısında bile anlaşamayan milleti ,yoktan var eden ,Cumhuriyet ilan edildikten sonra 15 seneye sığdırdıklarıyla ,eğitimiyle ,vizyonu ile her geçen gün daha da hayran kaldığım Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu yolda ona destek olan silah Arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum .
Erken gittin be mavi gözlü , bi 15 sene daha kalıp din reformunu da tamamlasaydın keşke ……
ÇOK ÇOK ÖZEL BİRİYMİŞSİN ………………………………………..
bu dönem için hazırlanan Cumhuriyetin 100 değeri adlı siteyi burada paylaşıyorum .
Mesleğin doğuştan çekiciliği var.
Çocuğa sor, büyüyünce ne olacaksın?
“Doktor olacağım” der.
*
En gözde damat adayıdır.
Hemen herkes, kızını doktorla evlendirmek ister.
Kadınlarımız arasında “beni ne doktorlar istedi” diye başlayan atasözü bile vardır.
*
Şarkıdır.
Afrodizyaktır.
“Doktor civanım, seni istiyor canım.”
*
Küçük ilanların büyük vaatleridir.
“Doktordan satılık otomobil.”
“Doktordan satılık işyeri.”
Kullanılmışsa bile, doktorun kullanmış olması “kalite” göstergesidir.
“Doktora kiralık” ilanı da öyle.
Evini vereceksen doktora ver.
Temizdir en azından, eminsindir.
*
Meslek seçerken…
Kız verirken…
Kocaya varırken…
Otomobil alırken……
Ev kiralarken…
Doktor iyi.
Fikrini söylerse…
Şerefsiz doktor!
*
Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir.
Refik Saydam, hekimdi.
Sadi Irmak, hekimdi.
TBMM başkanı Mustafa Kalemli, hekimdi.
*
O halde… Reçeteye aspirin yazma yetkisi bile olmayan tiplerin hükümette en önemli makamlara gelmesini tehlikeli bulmuyorsun da canını emanet ettiğin hekimlerin hükümetle alakalı fikir beyan etmesini mi sakıncalı buluyorsun?
*
Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Geceyarısı ateşi kırka vuran evladını Azrail’in elinden alıyor. Kardeşinin hızara kaptırdığı parmağını yerine dikiyor. Beyin kanaması geçiren anneni hayata döndürüyor. Babanın katarakttan görmeyen gözünü gördürüyor. Eşinin kanserini erken yakalıyor. Sonra da sen çıkıp “hekimler devlet işlerinden benim anladığım kadar anlamaz, konuşmasınlar” diyorsun öyle mi?
*
Türk Tabipler Birliği başkanı olan profesör, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde en yüksek oyu aldı. Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün rektör olmasını engellediler.
“Nuh’un cep telefonu vardı, gemisi nükleerdi, insansız hava aracı uçuruyordu” diyen arkadaşı, aynı İstanbul Üniversitesi’ne öğretim üyesi yaptılar.
Hükümetimizin Türk Tabipler Birliği konusunda mantıklı karar verdiğini düşünüyorsan, Nuh’un telefon numarasını versene bana?!
*
Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?
*
Fikrini beğenmeyebilirsin.
Okuyan olsan bile, okudugunu anlayan cok az; yazik…
*
*Ben de senin fikrini beğenmiyorum.
Beğenmek zorunda mıyız?
*
Fikirse mesele… “Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, adamlar gibi dağlara düşeyim, tutmak istiyorum Kürdistanımı, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır” diyen Şivan Perver’e “barış güvercini” muamelesi yapılcak, mitingde kürsüye çıkarılacak, ona düet yaptırılacak, duygulanıp ağlayacak. Sonra da Türk Tabipler Birliği’ne “terörist seviciler” denilecek öyle mi?
*
“Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, hekimler olarak uyarıyoruz, her çatışma, her savaş, fiziksel ruhsal sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar, büyük insani dramları beraberinde getirir” diyorlar.
Uyarmasınlar mı?
*
Onarılmaz sorunlara, insani dramlara yol açan bu çatışma ortamına “hatalı teşhisler” yüzünden sürüklenmedik mi?
Hekimlerimiz devlet işlerinden anlamadığı için mi oluyor bu işler?
*
Madem herkes hekimlerden daha iyi biliyor.
Bi teşhis de ben koyayım bari.
Eğer, cehalet seviyesinde Avrupa şampiyonu olan bir ülke, sırf düşüncelerini söyledi diye hekimlerini hapse tıkmaya çalışıyorsa, o ülke hasta’dır.
# BÜLENT ECZACIBAŞI….
Dolgu mezoterapi ve botox düşünen kişilerin kaliteli ürünler ve tecrübeli hekimlerde uygulama yaptırması işlem sonuçları ve estetik sonuçlar için önemlidir.
dolgu veya botox uygulaması sadece ürünü yüze enjekte etmek değildir. Kişinin yüz dinamiği ve fiziksel özelliklerini analiz ederek ihtiyacı olan ürünleri uygun teknikle uygun ortamlarda kullanmaktır.
Kim uygulamalı ; konusunda uzman doktorlar ilk öncelik olmalıdır.
Kullanılacak Ürün ; Piyasada etki, fiyat ,güvenilirlik,bilinirlik, arge vb konularda farklılaşmış geniş bir ürün yelpazesi vardır . Bu nedenle doktor önemlidir.
İlk Görüşme ve muayene ; Kişi ihtiyaçlarını ve isteklerini belirlemeli net ifade edebilmeli , aksinde doktorunun deneyimi ve önerisine güvenmeli .Daha önceki uygulamalar ürünler ve zamanları hakkında doktorunu bilgilendirmeli .Sağlıklı ve sorunsuz uygulamanın anahtar noktasıdır.
Bilinç ; Uygulamalar minimum riskler içersede sonuçta bir maddenin vücuda enjekte edildiğini,allerji, damar tıkanıklığı vb komplikasyonların oluşabileceğini , istenen etkinin bir süre sonra tamamen geriye döneceğini , çoklu uygulamaların uzun vadede daha iyi sonuçları olacağını bilmelisiniz.
Bu nedenle botox nekadar ? , Bir mlt dolgu ne kadar ? , nazolabial dolgu ne kadar ? gibi sorular yanıltıcı ve zaman kaybından başka bir şey değildir. Emin olun profesyoneller sizin istediğiniz cevapları vermeyeceklerdir .
Çok basit bir matematik var , piyasa değeri 5 lira olan bir ürünü 3 liraya SAĞLIKLI almanız mümkün değildir 😉
RAKI…!
Dönülmez akşamın ufkundayız azizim…! Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama “alkol” kelimesinin kökeni bile Arapça:) mutluyum Peki napalım? Kullanmamak lazım. Hatta, yasaklansın. Rakı ise, özbeöz Türk. “Ne malum?” derseniz. Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum…! Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik..! Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon.. 1638’de dünyaya gelmiş mesela… Evliya Çelebi’nin 1635 tarihli seyahatnamesinde “rakı” geçtiğine göre, şampanyadan eski demekki.! Yani…? yanisi şu; Şampanyayı icat eden Dom Perignon, kundakta ana sütü içerken, biz aslan sütü içiyorduk..! Başka “aydınlatıcı” veri var mı.? Vaar..! Memleketi “ampul” yönetiyor ama, elektriğin ampulden önce, rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte “buz” üretildi. Buz üretilince, “rakıya niye buz koymuyoruz azizim?” keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için de, pratik Türk zekâsı devreye girdi, ” limonata bardağı ne güne duruyor muhterem ” keşfi yapıldı. “Asil”dir rakı…! Bakın, 1900’lü yıllardan bir davetiye aktarayım size ; “Muhterem efendim, Teşrin’i saninin 21’inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo’nun Meyhanesi’nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim.Pera sahaflarından Şener Efendi.” Nezakettir, zarafettir..! Adab-ı muaşerettir.”Milli”dir..! Hem de Üstelik, AKP’nin “milli”sidir..? Bu arkadaşların döneminde “milli” oldu. Rakıyı “milli içki” olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı… Eşi de, AKP milletvekili…! Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi… Dolayısıyla, “rakı balık Ayvalık” gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP’nin “milli”sidir! “Rakı içeceğinize meyve yiyin, kavunun yanına 35’lik salkım açın” filan gibi gayri ciddi yaklaşılamaz ona..! Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka, memleket “meze”lesidir.. Yurtseverdir…! İki tek attın mı ” n’olacak bu memleketin hali ?” diye aslaa endişelenmezdin, aksi olsa… Evrim Teorisi’nin kanıtıdır..! fazla kaçırırsan, özüne dönersin, yani maymun olursun…:) mutluyum Bilimdir…! Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, radika’nın, cibes’in, turp otu’nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya, niye balık avlıyorsun boşu boşuna? Şerbetle mi yiyeceksin lüferi..? “Fevkalade”dir.. “Aliyül’ala”dır.. ”Kadın” dır…! 1926’da üretime başladığında, rakılarına şu isimleri koymuştu Tekel, Cumhuriyet’in ilk yıllarında.. “Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale” isimlerini taşırlardı… Botoks’tur aynı zamanda. ”Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır..!” mesela… En kaknemi bile bir başka görünür gözüne, içilir, güzelleşilir….! Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar. “çilingir” sofrası denmesi, ondan.. Kontörsüz muhabbettir… Kahkahadır…! İçki içen, neler yaptığını hatırlamaz; rakı içen hatırlar..! Acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden hard disk’tir çünkü… Tıp bazen çaresizdir. O ilaçtır. Dişe de, Gurbete de iyi gelir…! Herkesin gençlik hatası olabilir, önce bira içersin… Sonradan para kazanınca, şarap içmeyi bi matah zannedersin…! Amerika’da kamyon şoförlerinin içtiği viskiye Etiler’de, Reina’da bi kamyon parası ödersin, o ayrı. Kürkçü dükkânıdır Rakı…,Döner dolaşır, gelirsin….! Çocuktur… Ağlarsın…Orhan Gencebay’dır. Entel dantel barlarda dinlemeye utanırsın. Ama hepimiz biliriz ki, ezbere bilirsin… Tatlıses’tir. Realite’dir…!Peynir, Rakı, Kavun, (PRK), örgüttür.Ama, bölücü değil, birleştirici örgüt…! Türk’ü de içer, Kürt’ü de..! Çerkez’i de içer Ermeni’si de..! Laz’ı da içer Yahudi’si de….! Rumlar öyle bi meze yapar ki, AB’ye almasalar da helali hoş olsun, Kıbrıs’ı veresin gelir…!Orhan Veli’dir…! “Şiir yazıyorum, şiir yazıp eskiler alıyorum, eskiler verip musikiler alıyorum, bir de rakı şişesinde balık olsam..!”dır. Şiirdir…! Dönülmez akşamın ufkudur aynı zamanda… Ve…, Mustafa Kemal’dir…Rakı!Rakı içiyordu diye ” sarhoş ” demeye getiriyorsan eğer.., “sarhoş kafayla kurup yücelttiği bu memleketi, ayık kafayla niye yönetemiyorsun..? “ diye sorarlar adama…! Oof, oofff çok uzattım…! Vakit tamam, güneş batmak üzere, bana müsaade, *cümleten şerefe…!*Ameliyatsız Burun Estetiği Nedir?
Enjeksiyon burun estetiği veya kısa süreli olarak da bilinen cerrahi olmayan bu işlem, düşük riskli, konforlu ve günübirlik bir operasyondur. Daha az acı ve daha az aksama süresi vardır.
Ameliyatla ilgili masraf veya aksama masraflarını karşılayamayanlar veya gerçekten cerrahi müdahaleden çekinen ve cerrahi müdahaleye uygun olmayan kişiler için, böyle bir seçeneğin olduğunu duymak oldukça rahat olabilir.
Cerrahi olmayan rinoplasti, büyük bir burnun boyutunu küçültemezken, simetri oluşturma veya kontur düzensizliklerinin düzeltilmesi, aslında burun yüzünde daha küçük görünmesini sağlayabilir.
Cerrahi olmayan rinoplasti aşağıdakiler için faydalı olabilir:
Cerrahi Olmayan Rinoplasti Nasıl Yapılır?
Pürüzsüz, daha simetrik bir görünüm elde etmek için doldurulması gereken alanlara enjekte edilebilir bir dermal dolgu maddesi küçük miktarlarda enjekte edilir. Dolgu maddesi kişiye özel ihtiyaç planlanarak istene sonuç birlikte değerlendirilerek uygulanır. Sonrasında touch up için bir veya birkaç seans planlanabilir
Ameliyatsız Burun Estetiği Güvenli midir?
Genel anestezi yerine sadece lokal anestezi ile uygulanır. Bu ve gerçek bir kesim olmadığından, bu yöntem cerrahi bir rinoplasti prosedüründen daha az risk taşır. Bununla birlikte, aşağıdakileri içeren bazı riskler vardır:
Aşırı duyarlılık reaksiyonları
Enfeksiyon
Topaklı, asimetrik veya başka türlü tatmin edici olmayan estetik sonuçlar
Nazal cilt hasarı
Cerrahi Olmayan Rinoplasti ile Neler Başarılmıyor?
Daha küçük bir burun, daha ince bir köprü, büyük bir çıkıntı veya daha dar bir uç istiyorsanız, bu işlem hedeflerinize ulaşmayacaktır. Cerrahi olmayan rinoplasti solunum problemlerini iyileştiremez veya sapmış bir septum gibi iç kusurları düzeltemez.
Ayrıca (veya başka bir prosedür) size “mükemmel”, tamamen simetrik bir burun veremez. Her zaman olduğu gibi, estetik ameliyatın amacı mükemmellik değil çok daha kabul edilebilir , eskisine oranda daha hoş bir görünüm elde etmek olmalıdır .