Burun ucu düşüklüklerinde ve burun kıkırdağı ön-yüksek deviasyonlarında  nefes alma bozukluğu kaçınılmazdır . zaman zaman gözden kaçırılan bu detay nedeniyle  sonuçlar istenilen gibi  olmamaktadır.   Burun ucu ve/veya  yüksek septum cerrahisi özellik arzeden   operasyon tekniğidir.

 

Tamponsuz burun ameliyatı yapıyormuyum ? İstediğimde yapabilirim 🙂

internet denilen BİLGİ karmaşasında  , uzaya mekik gönderiyormuşcasına anlatılan bu işlem her kbb cerrahının yapabileceği son derece basit bir işlemdir. Ancak doktorun  tecrübesi ve deneyimleri hangi finalin postop daha başarılı olacağını ve dokuların ileride sorun yaratmayacak şekilde iyileşeceğini söylüyorsa ona göre işlem gerçekleştirecektir. Tabiki nefes alma sorunu olmayan  sadece estetik amaçlı  yapılan operasyonlarda tampon bizde kullanmıyoruz ancak belirgin burun kemiği (deviasyon) eğriliği olan yada total septal rekonstrüksiyon (eğri olan burun  kıkırdağını total çıkartarak dışarıda şekillendirerek tekrar burun desteği yaratma  işlemi) yapılan burunlarda mukozaların güzel birleşmesi ve kısa süreli destek sağlanması için oluklu ,nefes alınabilen  silikon tamponlar kullanıyoruz .

sosyal medya kuşkusuz çok iyi etkilenme ve seçim platformudur. Ancak seçimlerinde  20 dakika da estetik burun operasyonu , ameliyatsız burun kaldırma , öğle arasında burun askısı , Ayşe çok mutlu, Mehmet yeni burnu ile dünyayı kurtarıyor , Fatma nın felaket olan burnu sayemde dünya sıralamasında dereceye girdi , yedi yıldızlı doktor , vallahi ameliyat olduğunu kimse anlamıyor ne şişlik ne morarma , elleri çok hafif  vs vs  etkilenerek  karar verenler çok dikkatli olmalı. Bazen sosyal medyada denk geldiğim benzer konuları gördüğümde üst üste bi kaç haberden fazla okumuyorum artık . Çünkü bi müddet sonra benden habersiz neler de yapılıyormuş , bu yetenekler dağıtılırken ben neredeymişim gibi garip duygulara kapılıyorum J

Bizler kbb uzmanlarıyız ve önceliğimiz her zaman sağlıklı nefes alan burunlar sonrasında estetik olarak eski halinize göre çok daha kabul edilebilir, güzel görünümlü doğal burunlar. Şahsi fikrim fasial plastikle uğraşan, bu yolda kilometre yapmış , yaptığı işin arkasında duran ve istenilen ile verilebilecekleri arasında gerçek dengeyi kuran meslekaşlarımın süper işler başardığıdır.

Demem oki  siz siz olun doktorunuzun   çok kullanılmış olanını tercih edin J

Plastik cerrah mı kbb ci mi

Bu konuda son yıllarda gittikçe artan polemikler mevcut ve hatta hiç hoşuma gitmeyen şekilde bazı meslektaşlarımız bile gereksiz konuşmalar yapıyor . Aslında söylenecek fazla şey yok biz, bu işin içinde olan kişiler için…….

ancak tanıdığım bir kbb ci arkadaşımızın gayet net ve bilimsel açıklamasına yer vererek gerçek bilgiye ihtiyacı olanlara servis edebilirim  😉

bakınız ; hangi doktor plastik cerrah mı KBB mi

 

 

Çocuklar SAĞLIKLI iken   uykuda nefes sorunu yaşamazlar. yani melek gibi uyurlar.   SADECE Hasta oldukları zaman sıkıntı yaşamaları doğaldır. AĞIZ AÇIK UYUYAN ve/veya HORLAYAN  çocuklarda MUTLAKA bir üst solunum yolu problemi vardır .  sağlıklı uyuyamayan  BU TİP ÇOCUKLAR   genelde allerji vb  tanılar  konarak  doktorlar  tarafından uzun sürelerle tedavi edilmekte ve değişmeyen uyuma şekli aile tarafından kanıksanmakta ,ANORMAL  olduğu göz ardı edilmektedir .

Bu süre içinde çene ve yüz tipi  değişmekte diş yapısı bozulabilmekte , işitme kaybı,  büyüme gelişme gerilikleri yetersiz oksijen alımına bağlı okul başarısızları vb sorunlara  neden olabilmektedir .

ASIL SORUN  çok büyük olasılıkla  GENİZ ETİ VE BADEMCİKLERDİR . AKILCI OLAN VE YAPILMASI GEREKEN çocuğun KBB UZMANI tarafından  değerlendirilmesidir .

AMELİYAT ÖNERİSİ ailenin duymak istemediği seçenek olmakla birlikte, ebeveyn  olarak AĞIZ AÇIK UYUMA VE HORLAMAYI NORMAL KABUL ETMEK  ve çocuğu yıllarca bu durumda tutmak  büyük bir hatadır.  bu tip çocuklar bilimsel araştırmalara göre  ileri yaşlarda uyku apne hastaları olacaktır .

Nefes alamadığı için oksijen eksikliği yaşayan , en iyi pozisyonu yakalamak için yatakta dönüp dolanan , diş yapısı bozulan , çene yapısı küçük kalan çocuklar yetiştirmek , bunları önleyebilecekken görmezden gelmek anne ve babanın sorumluluğudur.

İyi oksijen alamayan ve ağız açık uyuyan çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği , ağız solunumuna bağlı kubbe damak dolayısı ile burun kemiği deformiteleriileri  üzerine titrediğiniz çocukların ilerideki sorunları olacaktır .

Bademciklerin genel yapısı

Bademcik (Tonsil) ve geniz eti (Adenoid) olarak isimlendirilen dokular lenfoid hücrelerden oluşmuştur. Yeni doğanda anneden geçen immünglobulinler nedeniyle küçüktürler. 4-5 yaşlarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler. İleri yaşlarda küçülme eğilimi gösterirler.

Geniz etinin ve/veya bademciklerin  büyük olması burundan solunuma engel oluşturur. Ayrıca kulak ve sinüslerin boşalımını bozarak değişik boyutta problemlere yol açarlar. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları gözlenmektedir. Kronik geniz eti iltihapları veya büyümeleri ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir. Bademcik dokusunun sinirleri de boğaz ve kulağı uyaran sinirler ortak olduğu için gerek bademcik iltihaplarında gerekse ameliyat sonrası dönemde kulağa vuran ağrılar gözlenebilmektedir. Geniz eti ve bademcik dokuları en sık olarak 4 ile 10 yaş arasında aktif olup ergenlikle beraber boyut ve fonksiyon olarak gerilemektedirler.Ancak çok iri bademciklerin gerileme şansı yoktur.

 

Bademciklerin ameliyatı hangi durumlarda yapılır?

Bademcik ve geniz eti büyümeleri üst solunum yolunu daraltacak boyuta ulaştığında horlama ve apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar başlatır. Bu durumlarda bir KBB uzmanı ile görüşülmesinde yarar vardır.Romatizmal ateş olarak bilinen hastalık A grubu beta hemolitik streptokoklara karşı oluşturulan antikorların yol açtığı bir komplikasyondur. Kalp kapakçıklarında bozukluklara yol açabilmektedir.Bademcik ameliyatları çocuklarda sıklıkla uyku apnesi nedeni ile yapılırken erişkinlerde ise en sık neden tekrarlayan bademcik iltihaplarıdır. Genel olarak bademcik ameliyatının gerekebildiği durumlar:

  • Uyku apnesi sendromu ( nefesini tutma )
  • Ağız açık uyuma ve/veya horlama sorununa neden olması
  • İri bademcikler ( kissing tonsil)
  • Febril nöbetlere neden olan bademcik iltihapları
  • Sık bademcik iltihapları ( son 1 yılda 7 atak, son 2 yılda üst üste yılda 5 atak, son 3 yılda yılda 3 tonsillit atağı)
  • Antimikrobiyal tedaviye dirençli kronik tonsillit
  • Tedaviye dirençli ağız kokusu ve boğaz ağrısı ile ilişkili bademcik taşları
  • Peritonsiller abseler
  • Bademcik büyümesine bağlı yutma bozukluklarıolarak
  • Hava yolu tıkanıklığına bağlı gelişen kalp komplikasyonları
  • Kanser şüphesi
  • Hemorajik tonsillit

Çocuk gelişimi, immün sistem gelişimi, ve ameliyat sonrası bakım gibi nedenlerden ötürü bademcik ameliyatı sıklıkla 3 yaşından sonra önerilmektedir. Ancak gerekli koşullarda bu müdahelelerin daha önce de uygulanabileceği unutulmamalıdır.

Bademcik ve geniz eti ameliyatları KBB kliniklerinde sık uygulanmaktadır. İlaç tedavisinden fayda görülmediğinde cerrahi olarak bunların çıkartılmasına baş vurulmaktadır. Bu ameliyata karar vermek için kullanılan iki kriter vardır.Kesin ve göreceli olarak ameliyatın gerekliliği belirlenir.Kesin ameliyatı gerektiren durumlar: Üst solunum yolunun bademcik ve geniz eti büyüklüğüne bağlı olarak tıkanması Bademcik etrafında abse (Peritonsiller abse) Kötü huylu tümör şüphesi Çene yapısını bozan geniz eti ve bademcik büyümeleri. Göreceli kriterlerin en başında sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları gelmektedir. Bademcik ameliyatlarının %40’ı bu nedenle yapılmaktadır. Son bir yılda 7 defa veya son iki yılda yıl başına 5’şer defa veya son üç yılda yıl başına 3 ‘er defa yada daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi Difteri (Kuş palazı) mikrobu taşıyıcıları Kalp kapak bozukluğu olan kişiler. Bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı geçirilmesi.Bu gibi durumlarda kronik bademcik iltihaplanması olarak adlandırılır. Çözümünde cerrahi tedavisi önerilir, planlanır.

Geniz eti ve bademcik ameliyatının yaş sınırı, riskleri nelerdir, ameliyat sonrası sık hasta olunur mu?

Hasta nefes alma da sıkıntı yaşıyorsa ameliyata yaş sınırı getirilmez. Kanama gibi cerrahi komplikasyonlar çok azdır. Cerrahi ve anestezi Riski 1/15000 kadardır. Ameliyatı sonrası bağışıklık sorunu görülmez. Bademcik ameliyatından sonra vücudun savunma sistemi ile ilgili bir çok bilimsel çalışma yapılmış ancak net bir sonuç elde edilmemiştir. Bademcik ameliyatından sonra daha kolay farenjit olunduğu yolunda bir inanış vardır. Bademciği alınmış yada alınmamış insanlarda farenjit görülme oranı aynı sıklıktadır. Bademciklerin alınması farenjit olma oranını artırmamaktadır.Hastaların çoğunda gelişim düzelir ve hastalık sayısı azalır.

Çocuğumun işitmesinde  sorun var….

Televizyonu yakın seyretme , bi kaç kez tekrarlatma gibi nedenlerle genelde ailelerin hissetiği işitme sorunu bazen öğretmenler tarafından da farkedilebilir . Bir çocukta işitme sorunlarının başlaması artık ameliyat için zaman kaybedildiğini gösteren en açık uyarıdır…. Hala ameliyatsız çözüm aramaya çalışmak uzun vadede kalıcı işitme kayıplarına neden olabilir ve ameliyat yapılsa bile bu tip işitme kayıplarında geriye dönüş olmamaktadır .

Çocuğumun burnundan devamlı sarı-yeşil akıntı geliyor ve tedaviye direnç gösteriyor…

İlk incelenmesi gereken bölge burun ve geniz etidir. Kan tahlili, alerji tetkikleri ve kültür alınması gerekebilir. Kültürün endoskopi altında sinüs ağızlarından alınmalıdır.

Çocuğumun gündüzleri nefesi normal ancak geceleri şiddetli horlamaları oluyor…

İlk bakılması gereken bölge genizdir. Bu bölgenin mutlaka görüntülenmesi gerekir. İdeal muayene bir KBB uzmanı tarafından endoskopi ile geniz eti varlığının ve burun içerisinin incelenmesidir.

Çocuğum iştahsız, gelişimi yavaş, boğazı sık hastalanıyor, bazen kötü bir koku geliyor.

Bu tanım tam olarak kronik bademcik enfeksiyonuna uymaktadır. Sık geçirilen enfeksiyonlarla bademcik girintilerinin arasında gıda ve bakteri artıkları birikir. Boyunda lenf bezeleri büyür ve uzun süre böyle kalır. Çok sık ilaç kullanılıyorsa, çocuğun okul başarısı ve gelişimi olumsuz yönde etkileniyorsa bademcik ameliyatı gündeme gelir.

 

Çocuğum çok sık hastalandığı için çeşitli testler yapıldı ve neticede ‘BETA’ denilen bir mikroorganizma olduğu söylendi ne yapabilirim ?

Beta; streptokok grubu bir bakteridir. Yaygın antibiyotik kullanımıyla böbrek, kalp sorunları ve romatizma gibi etkileri çok azalmıştır. Çocuklar ve gençlerde, en fazla kış ve ilkbaharda karşılaşılır. Kalabalık ortamlarda kolay bulaşır. Boğaz ağrısı, yüksek ateş, halsizlik, baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı görülür. Orta kulak iltihabı, sinüzit gibi ikincil hastalıklar olmazsa 3-5 gün içinde düzelir. Bademciklerin üzerinde sarı kabuklanmalar vardır. Boyun da bezeler görülebilir. Tedavi doktor kontrolünde antibiyotik verilmesi ve gerekiyorsa bademcik ameliyatı yapılması şeklindedir.

 

 

Bademcik – Geniz eti   Ameliyatı   Hakkında

Bademcikler   (Boğazımızın iki yanında) ve geniz bademciği (burnumuzun arkasında) vücudumuzun savunma sistemini oluşturan dokular arasında yer alırlar. Vücudumuz için zararlı hale geldiklerinde ameliyatla alınmaları gereklidir. Aksi taktirde, özellikle çocukluk çağlarında geriye dönmesi mümkün olmayan yapısal bozukluklara neden olabilirler.       ( diş ve çene bozuklukları, yüz tipi değişiklikleri, kulak sorunları, işitme kayıpları, romatizmal organ hastalıkları, gelişme gerilikleri gibi.) Bunların dışında kişinin yaşam kalitesini engelleyerek performansının düşmesine zemin teşkil ederler. (sık hastalanan, sık antibiyotik kullanan, ağız açık uyuyup horlayan, ağız açık dolaşan, sürekli burnu akan, öksüren, çabuk yorulan kişiler gibi).

Hastaların özellikle anne babaların bu durumları daha dikkatli değerlendirerek, ameliyattan çekinmemelerini öneriyoruz.

AKSİ DURUMDA  yüz şekli değişmiş , çene yapısı ve diş dizimi bozuk , gelişme ve oksijen alımı düzensiz ve sizin yaşlarınızda UYKU APNE hastası olma olasılığı çok yüksek çocuk büyütme sorumluluğu sizlere ait olacaktır .

 Ameliyat olmalımıyım? 

  • Bir yıl içinde 4 – 5 kez veya son 6 ayda 3 kez, bademcik iltihabı      oluyorsanız,
  • Sürekli ağız açık uyuyor veya horluyorsanız,
  • Kulakla ilgili sık iltihaplanma, tekrarlayan akıntı gibi      şikayetleriniz varsa,
  • İşitme kaybı mevcutsa,
  • Uykuda nefesini tutma anlamına gelen apne nöbetleri varsa veya      huzursuz uyuma mevcutsa,
  • Tek taraflı aşırı büyüme varsa,

Yukarıdakilerden herhangi birine cevabınız evet ise siz ameliyat için adaysınız.

Çocuğum küçük, acaba ameliyatı kaldırabilirmi ?, yaşı uygunmu ?

Anestezi için kullanılan ilaçlar kilo hesabına göre verilir.Bu yüzden çocuk veya büyük açısından risk farklı değildir.Üstelik ameliyat sonrası toplanma küçük yaşlarda daha rahat ve kolay olmaktadır.Genelde bademcik ameliyatı için kesin bir kaide olmamakla birlikte 4 yaş ve üzeri uygulanması benimsenmektedir.

Ancak ;

  • havale geçirmesine neden olan bademciklerde,
  • uykuda nefes tutma nöbetlerine veya beslenme bozukluğuna neden olacak kadar iri bademciklerde,

yaş dikkate alınmaz ve küçük yaşlarda yapılan ameliyatlarda ileride olabilecek yapısal sorunlara engel olunabilir.

Geniz eti için yaş sınırı yoktur.

 İşitme kaybı varsa kulaklarına müdahale edilecekmi ?

Çocukluk çağında işitme kaybının nedeni, bademciklerin ve özellikle geniz etinin öztaki borusunun ağzını kapatarak orta kulak havalanmasını bozmasıdır.Havalanmanın bozulmasından sonraorta kulakta steril bir sıvı toplanır.Başlangıçta su kıvamında olan sıvı bir süre sonra bal kıvamına gelir.Bu dönemde veya sonrasında kalıcı işitme kayıpları beklenebilir.Bundan dolayı çocuğunuzun işitmesinde azalma hissediyorsanız (genelde televizyonu yakından seyretme, sesini fazla açma, aileye veya öğretmenlerine ilgisizlik vebenzeri şekillerde anlaşılabilir.) ameliyat öncesi işitme testlerini yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

İşitme testleri olarak odyometri ve timpanometriyi kabul ediyoruz.

Bu tetkikler her yaş grubuna rahatlıkla uygulanabilir.Testler sonrası   işitme kaybı belli bir düzeyin altında ise bademcik ve/veya geniz eti ameliyatı esnasında, kulak zarına 6 ay ila bir sene arasında kalan sonrada kendiliğinden kulak yoluna düşen minik tüp yerleştiriyoruz.Ameliyat sonrası düzelme takibi işitme testleri ile yapılır.

Bilinmesinde fayda olan dipnotlar :

  •  iri bademcik ve geniz eti olan çocuklar ameliyat sonrası büyüme      gelişim ve iştah konusunda genelde belirgin bir iyileşme gösterirler.
  • Tekrarlanan boğaz kültürlerinde tedaviye rağmen beta hemolitik streptokoklar      üretiliyorsa,romatizmal risk açısından bademcikler alınabilir.
  • horlayan ve ağız açık uyuyan çocuklarda iri bademcikler şikayet olmasa bile alınmalıdır , bu tip çocuklarda SADECE GENİZ ETİ AMELİYATI çözüm olamayacaktır . nedeni genizbölümü rahatlasa bile özellikle sırtüstü yatıldığında bademcikler kitleleri nedeniyle  arkaya çökerek yolu tıkayacaklardır .
  • Unutmayınız ! biz sadece bademcik ve/veya geniz eti ameliyatı      yapıyoruz.Hastalandıklarında veya burunlarında bir sorun olduğunda (burun      kemiğinde eğrilik, burun etlerinde büyüme, gripal enfeksiyon, farenjit      vb.) boğaz şikayetleri veya burun tıkanıklığı yaşayabilirler.
  • Bademciklerde direkt görüş alanına rağmen,geniz etinde görüş      sağlayabilmek için endoskop denilen optik borular kullanılabilir.Bu      muayene yöntemi burun tıkanıklığı konusunda kesin fikir verebilir.
  • Yapılan araştırmalarda, sigara içilen evlerde, yukarıda anlatılan      kulak(otit,işitme kayıpları) burun(tıkanıklık) ve allerji şikayetlerinin      daha fazla olduğu saptanmıştır.
  • Şayet hasta olan siz değilseniz, kendinizi hastanın yerine      koyunuz.Uyurken ve yemek yerken gözleyiniz,yaşam kalitesinin bozuk      olduğuna inanmıyorsanız ameliyata gerek görülmeyebilir.

  Ameliyat hakkında :

  •  Ameliyat çocukluk çağlarında uyutularak yetişkinlerde ise hastanın yaklaşımına bağlı olarak, lokal anesteziylede (uyuşturarak) yapılan bir müdahaledir.Diğer ameliyatlarlardaki risklerin mevcut olduğunu bilmelisiniz.
  • Ameliyat sonrası ilk 24 saat özellikle ilk 6 saat kanama açısından önemlidir.Unutmayın bu yüzden hastanede yatırılmaktasınız.Kanama kontrolü boğazı zorlamadan tükürmek şeklindedir,ilk saatlerde kanla karışık olması normaldir.Hastanız kusabilir bu ameliyatta yutulanlar nedeniyle siyah kan şeklinde olacaktır,merak etmeyiniz.

1-    Ameliyattan çıktıktan sonraki 4 ( dört ) saat içinde hiçbirşey ağızdan verilmeyecek.İstisna olarak dondurma verilebilir,            küçük   çocuklarda susanırsa buz emdirilebilir.

2-    Süre bitiminde 24 saat(birinci gün) sadece sıvı-soğuk gıdalar alacak.

Örnek : su, süt, asitsiz meyva suyu, komposto.

3-    İkinci gün soğuk ve yumuşak gıdalar verilecek.

Örnek : yoğurt, muhallebi, soğuk tanesiz çorba,   sütlaç, süte doğranmış ekmek içi vb.

4-    Üçüncü,dördüncü ve beşinci günler ılık ve yumuşak gıdaların hepsi verilebilir.

Örnek : makarna, pilav, püre, yumuşak meyvalar vb .

5-    Altıncı günden itibaren on güne kadar normal ancak sert olmayan gıdalarla beslenilebilir.

Ameliyattan sonraki birinci ve yedinci gün doktorunuza muayene olunuz. Bu ileride sıkıntı yaratabilecek problemleri ortadan kaldırabilir.

  • On güne kadar nadirde olsa kanama ihtimali olabilir.Bu süre içinde doktorunuzla irtibatınızı kesmeyiniz.
  • Ameliyat sonrası aralıklı olarak kulağınıza vuran ağrılar doğaldır.Bu tip ağrılar devamlı ve şiddetli ise doktorunuza danışınız.
  • Sakız çiğnemek veya yutkunmak iyileşmeyi kolaylaştırır, dolayısı ile ameliyat sonrası boğaz ağrısını azaltır.
  • Aspirin ve benzeri ilaçlar kanama yapabileceğinden kesinlikle verilmemelidir.

          

        

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1-     ŞİŞMANSANIZ, APNEYLE SAVAŞ ZORLAŞIR:

Alınan fazla kilolar, tüm vücutta yağlanmaya yol açtığı kadar dil kökü, yutak ve yumuşak damağın da yağlanmasına, bu durum ise solunum yolunun daha kolay tıkanmasına neden oluyor. Şişmanlık, vücudun ihtiyaç duyduğu oksijen miktarının artmasına yol açıyor, dolayısıyla zaten apne nedeniyle nefes borusundan oksijen girişi sorunu olan hastada sorun daha fazla artıyor. Bu nedenle kilo vermek en iyi tedavi yöntemlerinden biri, ancak genellikle diğer tedavi yöntemleriyle birlikte uygulanması gerekli oluyor. Çünkü kilo kaybı olmadan diğer tedavi yöntemlerinin de başarı şansı büyük oranda azalıyor.

 

2-     ALERJİ, PANİK ATAK, UYKU VE KAS GEVŞETİCİLER HORLATIR:

Doktor önerisi ve mutlak gereksinim olmadan alınan alerji, uyku ilaçları, bazı psikiyatrik ilaçlar ve kas gevşeticiler horlamaya yol açabilir veya zaten var olan horlama ve uyku apnesini ağırlaştırabilir. Ayrıca sigara ve alkol kullanımı da olumsuz etkilidir. Bu nedenle sözkonusu ilaçları mutlaka doktora sorarak almak gerekiyor. Alkol ve sigaradan uzak durmak da etkili önlemler.

3-     CPAP (MASKE) AYARLARINI 6 AYDA BİR YAPTIRIN:
Apne sırasında belli sürelerle nefes durduğundan oksijen geçişi sağlanamaz ve      hava yolu çöker. Bu nedenle apne hastalarının bazılarına CPAP denilen cihaz önerilir. Bu cihazın maskesi takılarak oksijenin vücuda girmesi sağlanır. Ancak hastaların otomatik olmayan CPAP cihazlarının basınç ayarlarını 6 ayda bir yaptırmaları gerekiyor. Ayrıca hastanın bıyıklı olması, maskenin ağız ve buruna tam oturmasını engellediğinden kesilmesi daha doğru.

 

4-     DEVAMLI HORLAYANLARDA APNE OLABİLİR:

Sürekli horlayan kişilerde muayene ve testler sonucunda apne hastalığı saptanabilir. Ancak horlama komik ve çaresiz bir hastalık değildir. Tedavisinde küçük dil, damak ve sarkan yumuşak dokuların cerrahi olarak küçültülmesinin yanısıra, implant, radyofrekans gibi seçenekler vardır. Muayene sırasında, horlayan kişilerin eşlerinden alınacak öykü de tedavi seçeneğinin belirlenmesinde önemlidir. Yüzün anatomik yapısı, örneğin çenenin geride olması, boynun kalın ve kısa olması da horlamayı artıran etkenlerdir.

 

5-     ORTOPEDİK YASTIK, SADECE YAN DÖNÜP HORLAMAYANDA ETKİLİ:

Ortopedik yastık kullanımı sırt üstü yatınca horlayan, yan dönünce horlamayan hastalarda önleyici olabilir. Başın yükseltilmesi ise, belden itibaren kademeli olarak yapıldığında fayda sağlayabilir. Aksi takdirde sadece boyun yükseleceğinden ve büküleceğinden boyunda ağrılar olur, horlamaya da faydası olmaz.

 

6-     UZUN SÜRELİ BURUN SPREYİ KULLANMAK ZARARLI!:

Burun spreyi sadece burun etinde sorun varsa kullanılabilir. Burun etini kısa sürede büzen ve burnu hemen açan spreyleri (iliadin, otrivin gibi) uzun süre kullanmak sakıncalı. Kortizon içerikli spreyler burun etlerini baskı altında tuttuğundan diğer spreylerin aksine uzun süreli kullanılabilir. Sadece burun etinde sorun olan hastalarda, ameliyat da uygun bir seçenek.

 

7-     SPORCULARIN KULLANDIĞI KANAT MANDALLARI ÇÖZÜM DEĞİL:

Sporcuların sportif faaliyetlerde burun kanatlarını açık tutmak için kullandıkları mandallar, nefesi açmada çoğu zaman yeterli değil. Eğer kişide sadece burun kanatlarında çökme varsa tedavide az miktarda destek olabiliyor.

 

8-     APNE VE HORLAMANIN GENETİK YÖNÜ VAR:

Anne ve babada horlama, apne sorunu varsa çocuğunda da olabilir. Anatomik yapıdaki kalın ve kısa boyunlu olmak, çenenin geride olması risk faktörü. Çocuklarda fiziksel ve zeka gelişimini olumsuz etkileyen apne ve horlama sorununa karşı en iyi çözüm bademcik ve geniz etinin alınması, ayrıca spor yapmak, şişmanlamamak da önlemler arasında sayılmakta.

 

9-     MASKE TAKMADAN YAŞAYAMAZSINIZ!:

Hastalar CPAP takmadan uyumanın çaresini istiyor. Cerrahi, maske, radyofrekans ve implant seçenekleri uygun hastalarda kullanılıyor. Bu seçenekler uygun hastalarda CPAP kullanımını ortadan kaldırıyor. Ancak bazı hastaların da doktorun önerisine uyarak ömür boyu maske takması gerekebiliyor. Hastalar sadece 1 saate kadar olan basit şekerlemelerde maskesiz dolaşabilir.

 

10-ASFALT DELME MAKİNESİNİN ŞİDDETİNDE HORLAYAN VAR:

Horlama hem sosyal açıdan hem de tıbbi açıdan ciddi bir sağlık sorunu. Çeşitli dereceleri var. Rahatsız etmeyen, yatak arkadaşını rahatsız eden, tüm ev halkını rahatsız eden ve komşuları rahatsız eden olmak üzere 4 derecede horlama var. Bazen horlamanın şiddeti asfalt delme makinesinin yarattığı gürültünün seviyesine ulaşabiliyor. Bu nedenle uygun ve doğru tedavi şart.

 

Bruksizm (diş gıcırdatma) genellikle uyku esnasında oluşan güçlü çene hareketlerinin neden olduğu çeneleri sıkma, dişleri gıcırdatma olayıdır. Toplumumuzda sık rastlanır. Genellikle bu alışkanlığa sahip bireyler bundan habersizdir. Halk arasında diş gıcırdatması olarak bilinen bruksizm hastalığı normal bir durum değildir. Genel olarak uyurken gözlemlenen bu hastalık, kişinin yaşadığı psikolojik olaylara bağlı olarak gündüz de ortaya çıkmaktadır. Bruksizm tehlikeli bir durumdur ve hastadan normal zamanda çıkarılması mümkün olmayan, rahatsız edici bir ses çıkar.

Bazı araştırmacılar bruksizmin dişler arasındaki kapanış ilişkisinin bozulmasından kaynaklandığını, bazıları santral sinir sistemindeki bir hastalığın neden olduğunu, bazı araştırmacılar da bu iki nedeni de kapsayan çok yönlü bir problem olduğunu ileri sürmektedirler. Bu durum çok nadir görülmektedir. Diş gıcırdatmanın asıl nedeni yukarıda da belirttiğimiz gibi yaşanan psikolojik sıkıntılardır. Günlük hayatta yaşanan stres bu hastalığın en önemli nedenlerinden birisidir. Günümüzde insanlar, yaşam standartlarını en üst düzeye çıkarabilmek için oldukça baskı altına girmekteler. Sonuç olumlu ya da olumsuz olsun; insanlar maddi ve manevi yönden strese maruz kalmaktalar. Strese maruz kalan bireylerde bu tür hastalıkların görülmesi kaçınılmaz bir durumdur.

Herkes stresin en önemli faktör olduğu konusunda fikir birliği içerisindedir. Vücudumuzda stres belirtilerini ilk olarak gördüğümüz yer ağız dokularıdır. Stres bruksizmin hem oluş nedeni hem de olayın şiddetini artıran en önemli faktör olarak belirlenmiştir.

Bruksizm hastalığına neden olan bir diğer durum da bireyin kendi kişisel özellikleridir. Örneğin aşırı titiz, sinirli, hassas bir yapıya sahip olan kişilerde bu tarz hastalıklar ortaya çıkmaktadır.

Diş gıcırdatması sonucu

Aşınma : Dişlerin birbirleri ile sürtünmesi sonucunda oluşan aşınma tüm dişleri kapsayabilirse de özellikle ön dişlerde daha etkilidir.

Dişlerde kırılma: Dişleri sıkma ve gıcırdatma sonucunda ön dişlerin köşelerinde arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikro çatlaklar oluşur. Röntgen ile saptanamayan bu çatlaklar zamanla büyüyerek dişlerin kırılmasına neden olur.

Dişlerde aşırı hassasiyet: Genellikle soğuğa karşı hassasiyet gelişir. Ani diş sızlamaları başlar

Diş etinin geriye çekilmesi ve genellikle bununla birlikte oluşan dişin boynunda diş eti hizasında oluşan çentik şeklindeki aşınmalar: Bu durumun oluşmasına neden olarak ilerleyen yaşa bağlı diş eti çekilmesi ya da aşırı baskı uygulanarak yapılan diş fırçalama gösterilsede , bruksizm nedenlerden biri olarak değerlendirilmelidir.

Dişlerde sallanma: Yıllar süren gıcırdatma sonucu dişler gevşeyerek sallanmaya başlar. Aşırı basınç dişleri saran kemik desteğinin kaybolmasına neden olur.

Yanaklarda iç tarafı tahriş : Özellikle dişleri birbirlerine temas ettikleri kapanış çizgisi hizasında, yanağın iç kısmında çizgi ya da kabartı şeklinde fibröz bir oluşum meydana gelir. Bu oluşum nedeni ile sıklıkla “yanak ısırma” olayı ile karşılaşılır.

Kas ağrısı: Özellikle şakak ve yanak bölgesindeki kasların aşırı çalışması bu bölgelerde kas ağrısına neden olur.

Baş ağrısı: yukarıda belirtilen kas ağrısı zaman zaman baş ağrısı şeklinde kendini gösterir.

Çene ekleminde ağrı : Çene eklemine aşırı yüklenilme nedeni ile eklemde ağrı, çıtırtı ve kenetlenme olabilmektedir.

Bu belirtiler diş gıcırdatmasının hemen başlangıcından itibaren ortaya çıkmaz. Olayın şiddetine ve süresine göre bazen yıllar sonra görülebilmektedir.

Tedavinin amacı dişlerde çene ekleminde oluşabilecek kalıcı zararları önlemek ve ağrıyı ortadan kaldırmaktır.

Diş hekimi tarafından uygulanan, uyku sırasında dişlerin birbirleri ile temasını engellemek amacı ile alt ve üst çene dişlerinin arasına yerleştirilerek kullanılan “gece koruyucuları”, diş gıcırdatması semptomatik tedavisinde kullanılan en önemli araçtır. Ancak gece koruyucularının yeterli olmadığı durumlarda ,hastalığın sergilediği tabloya göre gece koruyucularının yanında bazı ek tedavilerinde uygulanması gerekmektedir:

  • Stres terapisi,
  • Rahat uyumayı sağlayıcı önlemler,
  • Kas gevşetici ilaç uygulaması,
  • Hatalı yapılmış diş dolgusu ve kaplamaların yenilenmesi,
  • Eksik olan dişlerin yerine koyulabilmesi için protez uygulamaları.

Bu konudaki yaklaşımlarımız için sizi kliniğimizde misafir edebiliriz.

uyku/apne

 

  • Erişkinlede 5 kez apne nöbeti normal olarak kabul edilse bile , çocukluk döneminde tek bir apne nöbeti  bile tehlikeli olarak değerlendirilmektedir.
  • Yapılan araştırmalarda Apne nöbetleri tedavi edilmeyen çocukların  ileride horlama ve uyku-apne hastası olması kaçınılmaz .
  • 20 den fazla apne nöbeti geiren hastalar , normal kişilere göre 7 yedi kat daha ölüm riski taşımakta.
  • Uyku apneli bir sürücü , sarhoş direksiyona geçen bir sürücüden 10 kat daha tehlikeli .

Uyku apneli bir sürücünün neden olduğu kazalar genellikle çok sayıda ölümle sonuçlanmakta , fren kullanılmayan araba nerede isterse orada duruyor .

  • Uyku apne şeker hastalığı , yüksek tansiyon , obesite , yüksek kolesterol  değerleri,  kalp krizi  gibi rahatsızlıkların tetikleyicisi olup , oluşan kısır döngüde kalitesiz ve sıkıntılı bir  yaşamın  ihmal edilen  basitçe geçiştirilen temel nedenidir.

Uykunuzda solunum duraklamaları, nefes nefese kalma ve gündüz yaşamınızda sürekli uykusuzluk hissi uyku apnesinin en yaygın belirtileridir. Gündüz işinizin ortasında kendinizi oturduğunuz yerde uykuya dalmış  şekilde bulabilirsiniz. Diğer uyku apnesi belirtileri şunlardır:

  • Sabah başağrıları
  • Konsantrasyon ve öğrenme problemleri
  • Sinirli, depresif ve kendi kişiliğinden farklı davranışlar
  • İdrar yapmak için çok sık uyanmak
  • Uyandığınızda ağız kuruluğu ve boğaz yanması

Çocuklarda uyku apnesinde  ek olarak tuhaf pozisyonlarda uykuya dalma, uykuda altını ıslatma ve sık sık kabus görme durumlarına rastlanabilir. Bademcik- geniz eti  ameliyatı çocuklarda uyku apnesine de iyi gelen bir cerrahi çözümdür.

 

 

Uyku apnesi rahatsızlığınız olup olmadığını anlamak için kendinize şu soruları sorun:

  • Haftada 3 geceden fazla mı horluyorsunuz?
  • Horlamanız yüksek mi? (Başka odalardan duyuluyor mu?)
  • Birlikte uyuduğunuz kimse size uykunuzda nefesinizin durduğunu söyledi mi?
  • Yüksek tansiyonunuz var mı ya da daha önce böyle bir şikayetten tedavi oldunuz mu?
  • Gündüz saatlerinde işiniz yokken aniden uykuya dalıyor musunuz?
  • Gündüz saatlerinde herhangi bir işin başındayken ya da araba kullanırken uykuya dalıyor musunuz?

Bu soruların çoğuna evet yanıtı veriyorsanız uyku apnesinden muzdarip olabilirsiniz. Derhal bir doktorla, görüşmelisiniz. Uyku apnesi tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.  İlk seçim bir kbb uzmanı olmalıdır, ayrıntılı bir muayene sonrasında sizi uygun teşhis ve tedavi seçimine  yönlendirecektir .

Amerika da yapılan araştırmada çeşitli şikayetlerle doktora başvuran kişilerin gerçekte  uyku apne hastası olduğu teşhisi ortalama 7 senede  konmuş , ve bu kişiler ortalama olarak 17 farklı sağlık çalışanına başvurmuşlar .

 

Bu kadar sinsi ve yaygın seyreden , sonuçları  ölümcül olan bu hastalık  ciddiye alınmalıdır.

 

Yüksek sesli horlama uykuda solunum ciddi bir sağlık probleminin habercisi olabilir. Horlama solunum yollarındaki hava pasajının yeterli açıklıkta olmadığına işaret etmekte olup, oldukça şiddetli bir horlama dar bir alandan hava geçişinin zorlanarak yapıldığını göstermektedir. Yetişkinlerin %45’inde horlama görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu kişilerin çoğunda horlama basit horlama adı verilen ciddi sağlık problemlerine yol açacak boyutta değildir. Ancak erken yaşta başlayan bu sıkıntı ileride horlamayan kişilere göre apne hastası olma olasılığını 3 kat arttırmaktadır .

 

Uyku apnesi öldürebilir

Normalde biz uyurken, boğaz kasları bolca oksijen alabilelim diye solunum yolumuzu açık tutar. Kişide uyku apnesi olduğunda, boğaz kasları fazla rahatlar, dil ve bademcikler nefes borusuna göre çok genişler ve bu yüzden solunum yolu tehlikeli bir şekilde daralır. Veya fazla kilolu olmaktan dolayı yedek dokular solunum yolunu daraltarak kalınlaştırır. Uyku apnesi beyin, solunum yolunu açık tutan kaslarla iyi iletişim kuramadığında da olabilir. Sonuç: Hava alabilmek için başarısızca sarfedilen çabalardan dolayı oluşan titreşim. Yani; uyku apnesi olanların durumunu açıklayan horlama. Oksijen alımı çok az olduğunda beyniniz uykunuzda ölmenizi engellemek için sizi uyandırır. Şiddetli uyku apnesi olan kişiler için bu durum gecede yüzlerce kez yaşanabilir.

Sizi ve eşinizi perişan ve yorgun yapmasının ötesinde uyku apnesi, yüksek tansiyonun başlıca nedenlerindendir ve damarlarınızda iltihap ve pıhtılaşmaya neden olabilir. Uzun vadede genellikle asabiyet ve depresyonla sonuçlanır, bazı durumlarda kişiyi uykusunda öldürebilir.

 

  • Sigarayı bırakın ve fazla kilolarınızdan kurtulun:Sigara dumanı solunum yollarını daraltarak, yeterli oksijenin geçmesini zorlaştırır ve onları iltihaplandırır. Vücut ağırlığınızın yüzde 10’unu kaybetmeniz uyku apnenizin de iyileşmesini sağlayacaktır. Ortalama kilodaki çoğu kadının bu rahatlığı elde etmek için yalnızca 4-5 kg vermesi yeterlidir.
  • Burun tıkanıklığını tedavi edin
  • Alkol ve sakinleştiricilerden kaçının: Alkol ve sakinleştiriciler beyin faaliyetlerinizin gücünü azaltır ve bununla birlikte yeterli oksijen almanızı riske atar. Uyku ilaçları düzensiz uykular için bir çözüm yolu gibi görünse de aslında sizi canlı tutma görevi olan beyninizi işinden alıkoyar.

                   

Uşak’ta şoförü uyuyan otobüs bariyerlere çarparak devrildi …

Şoförü uyuyan otomobil takla attı: 3 ölü, 3 yaralı

 

 

Ani işitme kaybı nedir?

Bir sabah uyandığınızda ya da gün içinde, örneğin telefonla konuşurken gelen sesleri az duyduğunuzu ya da hiç duymadığınızı fark ettiyseniz, ani işitme kaybı yaşıyor olabilirsiniz. Dünyada 100000’de 10-20 arasında görülen, nedeni bilinmeyen ani işitme kayıpları Kulak Burun Boğaz Hastalıkları pratiği içerisinde acil değerlendirme ve tedavi gerektiren durumlardan olup, işitme kaybına ilk günlerde müdahale edilmezse işitme kaybınız kalıcı hale gelebilir.

Ani İşitme Kaybı Nedir?
Ani işitme kaybı, önceden herhangi bir işitme probleminiz yokken, 3 gün içinde ortaya çıkan genellikle tek taraflı olmakla birlikte iki taraflı da olabilen, tıbbi olarak kanıtlanmış (saf ses odyometri testinde 3 ardışık frekansta 30dBden fazla kayıp), iç kulak ve/veya işitme sinirindeki bir probleme bağlı olarak gelişen işitme kaybıdır.

Ani İşitme Kaybının Oluşmasındaki Sebepler Nelerdir?
Ani işitme kaybı çoğunlukla nedeni bilinmeyen bir hastalıktır. Bunun dışında  viral enfeksiyonlar, travma, çok şiddetli sese maruziyet, damarsal olaylar, basınç değişikliği, hastanın geçirmekte olduğu iç kulak hastalığı, gizli seyreden beyin sapı tümörleri (akustik nörinom), bazı sistemik hastalıklar ve kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar neden olabilir.

Ani işitme kaybının belirtileri nelerdir?
Ani işitme kaybı hasta tarafından bazen tek ya da çift taraflı işitme azlığı olarak fark edilebileceği gibi, aniden ortaya çıkan çınlama uğultu ya da kulakta dolgunluk hissi şeklinde de belirti verebilir. Baş dönmesi bu belirtilere eşlik edebilir. Böyle bir durum fark ettiğinizde ilk yapmanız gereken şey size en yakın kulak burun boğaz hastalıkları uzmanına hemen başvurmak olmalıdır.

Nasıl Tanı Konulur?
Ani işitme kaybında kesin tanı ancak kulak burun boğaz uzmanı tarafından yapılan tam bir kulak ve işitme muayenesinin ardından yapılacak olan işitme testi (saf ses odyometrisi) ile konulabilir. İşitme testi ile işitme kaybının derecesi ve  hangi frekansları etkilediği ortaya konur.  İşitme testi sonrasında ani işitme kaybı saptana hastalarda metabolik damarsal enfeksiyöz nedeni araştırmaya yönelik ayrıntılı kan tahlilleri ve  MRI ( Manyetik Rezonans ) inceleme yapılabilir. Ancak bu taramalarda bir neden saptanma oranı %10 civarındadır.

Ani İşitme Kaybının Tedavisi nedir?
Ani işitme kaybı, hastalar hiç bir tedavi almasalar dahi genel olarak % 60-65 oranında kendiliğiden kısmi veya tam iyileşme gösterebilir. Ancak hastalığın başlangıcından itibaren tedaviye başlama süresi geciktikçe iyileşme beklentisi azalmaktadır. Bunun dışında tedavi başlangıcında daha ileri seviye işitme kaybı olan, yaşlı, eşlik eden hastalıkları olan ve baş dönmesi olan hastalarda da tedaviye daha az yanıt beklenir. Bu nedenle erken tedavi önem kazanmaktadır.

Ani işitme kaybı tedavisinde yıllardır birçok farklı ilaç denenmiş ve hala da denenmeye devam edilmektedir. Bunlar içinde plazma genişleticiler, damar açıcılar, anti-viral, anti-oksidan ilaçlar, vitaminler, selenyum ve sistemik ya da bölgesel etkili kortikosteroidler (kortizon) gibi daha birçok değişik ilaç grubu ve bu tedavilere eklenen hiperbarik oksijen tedavisi sayılabilir. Bu yüzden birçok kulak burun boğaz kliniğinde farklı tedavi protokolleri uygulanabilmektedir. Tedavide en çok etkinliği kanıtlanmış ilaç kortizondur.
Ani işitme kaybının tedavisi birden çok ilacın birlikte uygulanmasını ve hastanın mümkünse izole edilerek ve yakından takip edilerek tedavisini gerektirir. Bu nedenle başvurduğunuz merkezin tedavi protokolüne göre değişmekle birlikte hastaneye belirli bir süre yatışı gerekebilir. Ancak hastaneye yatırmadan ani işitme kaybı tedavisi de veren uzmanlar ve klinikler vardır.
Ancak tedavide ana ilaç olan steroidlerin her hastada kullanımı mümkün olmayabilir. Bu durumlarda ve hastanın tedaviye yanıt vermediği durumlarda kulak zarından orta kulağa kortizon (dexametazon) enjeksiyonu hastalara önerilebilir.

Alerjik Rinit

Alerjik rinitin diğer adı saman nezlesidir. Alerjik rinit, alerjiye neden olan toz, polen vb. havada dolaşan maddelerin burun ve sinüs içini döşeyen yapılar ile teması sonucu gelişen normal dışı reaksiyondur. Alerjik rinit genetik olarak geçiş gösterebilir. Her iki ebeveynin alerjik olması durumunda çocuklarında alerji yaklaşık %50 oranında ortaya çıkar. Doğumdan hemen sonra hastalık ortaya çıkmaz. Genellikle 2 yaş ve üzerinde şikâyetler başlar. Alerji, ilkbahar ve sonbaharlar gibi belli dönemler oluşabileceği gibi bazen de yılın tüm aylarında oluşabilir. Örneğin; toz alerjileri yılın bütün dönemlerinde, polen alerjileri ise sıklıkla bahar aylarında görülmektedir.

Havada dolaşan, küçük ve hafif olan hayvan ve bitki proteinleri göz, burun ve boğaz yüzeyine yapışır ve alerjik reaksiyon başlar. Polenler, mantarlar, hayvan tüyleri ve ev tozu bu parçacıkların en sık rastlananlarındandır.  Hastalarda, burun akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz kaşıntısı ve gözlerde sulanma gibi şikâyetler oluşur. Bu hastalıkta oluşan alerjinin şiddeti kişiden kişiye değişmektedir. Hastaların bir kısmı bu alerjiyi hafif atlatırken diğer bir kısmında ise okul ve iş yaşamlarını etkileyen ve hayat kalitesini bozacak kadar şiddetli olabilmektedir. Alerjik rinitli hastalar burun, orta kulak ve boğaz iltihaplarını daha sık geçirmeye meyillidirler. Alerjik rinit ile uyumlu şikâyetleri olan hastalara kulak, burun, boğaz ve baş boyun muayenesi yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyonun ya da yapısal bir bozukluğun bu şikâyetlere yol açıp açmadığı saptanmalıdır.

Alerijik rinit tanısı nasıl konur?
Tanıyı koymada alerjik deri testleri ve kan tahlilleri yardımcı olmaktadır. Deri testi, Prick testi olarak adlandırılır. Bu testte çeşitli bitkiler, ağaçlar, küf, mantar, toz gibi allerjenlerin ekstreleri cilt altına verilerek, alerijik reaksiyonun derecesi ölçülür. Kan testlerinde ise total ve özel immunglobulinlere bakılır. Immunglobulin E, alerijik kişilerin kanında artan bir moleküldür ve kan değeri normal sınırlardan yüksek olan kişilerin alerjik oldukları ya da alerjiye yatkın oldukları sonucu çıkar.

Alerjik rinit tedavisi nedir?
Tedavide birinci basamak hastanın bu alerjenlerden uzak durması ve korunma önlemleridir. Bu önlemler,

  • Tozlu ve dumanlı ortamlarda bulunmamak
  •  Isı ve nemin ayarlanması
  • Polenlerin yoğun olduğu mevsimlerde mümkün olduğunca içeride olmak ve kapı pencerelerin kapalı tutulması
  • Ev içinde mümkün olduğunca halı, kilim battaniye yerine deri, vinlex ve plastik eşyalar kullanılması
  • Evde bitki ve ev hayvan bulundurulmaması
  • Özel hazırlanmış nevresim ve çarşaflar kullanılması ve tüylü oyuncaklardan uzak durulmasıdır.

Korunma önlemlerinin yetersiz kaldığı zamanlarda, kullanılan başlıca ilaç grupları; Antihistaminikler (alerjik reaksiyonları baskılar), dekonjestanlar ve kortizonlu burun spreyleridir. Alerjik rinit konusundaki aşı tedavileri son yıllarda ilerleme kaydetmiş, korunma ve ilaç tedavisinden fayda görmeyen hastalara uygulanabilmektedir.

TİNNİTUS(KULAK ÇINLAMASI)

Tinnitus ortamda herhangi bir ses yokken hasta tarafından bir kulakta veya bazen her iki kulakta duyulan, monoton (tekdüze) sese verilen addır. Ses kalın, pes bir ses (rüzgar sesi, uğultu) olabileceği gibi ince, tiz (zil sesi, çınlama) de olabilir. Zaman zaman ortaya çıkıp çok kısa süren çınlamalar hepimizde olabilir, ancak sesiz ortamlarda daha da belirgin olmak üzere sürekli işitilen tinnitus hastanın yaşamını çok güçleştirebilir.

Genellikle kişinin  kendisinin duyduğu bir sestir ancak nadir durumlarda dinleyen kişi de bir çeşit ses duyabilir. Bu tip tinnituslara objektif tinnitus denilir. Çoğunlukla ya bir damar anormalliğinden dolayı veya kasların kasılması sonucu orta kulakta meydana gelen seslerden ötürü gelişir.

TİNNİTUSUN NEDENLERİ

Sesin sadece hasta tarafından duyulduğu subjektif tinnitusun birçok nedeni vardır. Bazen çınlama çözümü oldukça kolay (örneğin tıkayıcı bir kulak kiri) sorunlara bağlıdır. Bunun yanında yaşlılığa veya başka nedenlere bağlı işitme kaybı, enfeksiyon, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi ve orta kulakta ki kemikçiklerin eklem yerlerinin sertleşmesi (otoskleroz, timpanoskleroz hastalıkları) gibi daha önemli nedenler de olabilir. Tinnitus baş ve boyun bölgesindeki damar balonlaşmaları (anevrizma) veya işitme ve denge sinirinden kaynaklanan bir tümörden (akustik nörinom) dolayı da olabilir. Bu problemlerde işitme kaybı da bulunabilir. Alerji, yüksek veya düşük tansiyon, bazı tümörler, şeker hastalığı, tiroid problemleri, baş ve boyun bölgesine gelen darbeler ve bazı ilaçlar (kimi romatizma ilaçlan, antibiyotikler, sakinleştirici ilaçlar ve aspirin) tinnitusa neden olabilir. Her bir durum için tedavi farklıdır. Bu nedenle konusunda uzmanlaşmış bir doktora muayene olmak ve kulak çınlamasının gerçek nedenini bulmak, doğru tedavi için önemlidir.

 

Tinnitus çoğunlukla iç kulağın salyangoz kısmında, mikroskopla görülebilecek kadar küçük olan tüylü hücrelerde meydana gelen hasarlardan ötürü gelişir. Bu tüylü hücrelerin sağlıklı olması doğru ve kesin duymayı sağlar ve bunlarda meydana gelecek bir hasar işitme kaybı ve tinnitusa yol açar. İlerlemiş yaşla birlikte bu hücrelerde bazı değişiklikler meydana gelir bu da beraberinde işitme kaybı ve tinnitusu getirir. Günümüz dünyasında yüksek ses tinnitusun muhtemelen en sık rastlanan nedenidir ve işitme kaybına da yol açar. Ne yazık ki birçok insan endüstriyel gürültünün, yangın alarmlarının, yüksek sesle müzik dinlemenin ve diğer gürültülerin ne kadar zararlı olduğundan habersizdir ya da bunu umursamamaktadır. Stereo kulaklıklarla yüksek müzik dinlemek riski daha da arttırmaktadır.

TİNNİTUSTAN KORUNMA YÖNTEMLERİ

 

Aşağıda yapmanız ve yapmamanız önerilen şeyler tinnitusunuzun azalmasına yardımcı olacaktır. Herşeyden önce işitme sisteminin vücudun en hassas ve kırılgan sistemi olduğu hatırlanmalıdır. Bu nedenle aşağıdakileri yapmanız önerilmektedir.

 

  1. Yüksek sesli müziğe maruz kalmaktan korunun
  2. Kan basıncını sürekli kontrol ettiriniz. Kontrol altında olması için doktorunuza başvurun.
  3. Tuz alımını kısıtlayın (fazla tuz dolaşım sisteminizi bozacaktır.) Tuzlu yiyeceklerden uzak durun ve yemeğinize tuz eklemeyin.
  4. Sinir sistemine uyarıcı etkisi olan kahve, kola ve sigaradan uzak durun.
  5. Günlük egzersizler yaparak kan akımınızı düzenleyin.
  6. Yeterince dinlenin ve çok yorulmaktan sakının.
  7. Sesten endişelenmeyin. Kulak çınlamanız sizin sağır olmanıza ve aklınızı kaybetmenize neden olmaz. Bu sesleri rahatsız edici ama önemsiz bir gerçek olarak kabul edin ve olabildiğince yok saymayı öğrenin. Bu çeşit kontrol ya kişinin kendini telkiniyle yada maskeleme yöntemiyle başarılabilir.
  8. Stresinizi kontrol edin sinirliliğinizi ve gerginliğinizi en aza indirin.

Tinnitusun Tedavisi Nedir?

Vakaların çoğunda özel bir tedavi yoktur. Eğer temelde yatan işitme kaybı düzeltilebilirse kulağınızdaki çınlamalar da ortadan kalkabilir. Çınlamanın nedenini bulabilmek için bazı röntgen filmleri ve denge testlerine ihtiyaç duyulabilir. Bunlara rağmen tinnitusun gerçek nedeni kimi zaman bulunamaz. Neden ortaya konulmamış olmasına rağmen bazı durumlarda ilaçlar yardımcı olmaktadır. Tinnitus tedavisi için kullanılan birçok ilaç vardır. Genellikle hastaya bu ilaçlardan bir veya birkaçı önerilir ve sonuç alınıp alınmadığı sorulur.

Son zamanlarda bu konu ile ilgili organik vitaminlerden bir kombin kullanmaktayız . Yaklaşık üç aylık tedavide çalışma grubumuzdaki hastalarımızın % 60 kadarı fayda gördüğünü söylemekte ve destek tedavisine devam etmektedirler

MASKELEME NEDİR? TİNNİTUS MASKELEMESİ NEDİR?

Tinnitus özellikle çevre sessiz olduğu zaman, gece yatarken, daha rahatsız edicidir. Tinnitusu baskılayacak bir ses, bir saatin tıklaması veya bir radyo, rahatsızlığı azaltacaktır. Bazı doktorlar alçak sesle FM kanallarını dinlemeyi önermektedir. Birçok hasta iki istasyon arasında ayarlanmamış radyonun çıkardığı sesi alçak sesle dinlemekten fayda bulduklarını ifade etmiştir. Beyaz ses olarak bilinen bu monoton ses çok rahatlatıcı olabilir. Bazı hastalar benzeri bir ses üreten elektronik aletler kullanmaktadır. Tinnitus maskeleyici, işitme cihazına benzer şekilde yapılan veya cihazının içine eklenen küçük bir elektronik parçadır. Sürekli ama rahatsız etmeyecek bir ses üreterek kişinin kulak çınlamasını unutmasını sağlar.

İŞİTME CİHAZLARI ÇINLAMANIN AZALMASINI SAĞLAR MI?

İşitme bozukluğu kişilerin bazılarında çınlamanın kullandıkları cihazlar tarafından azaltıldığı veya yok edildiği söylenmektedir. Ancak işitme cihazı sadece tinnitusu önlemek için kullanılacaksa özenli bir çalışma yapılmalıdır. Genellikle işitme cihazı çıkartılınca çınlama ilk durumuna geri döner.

 

Bademcik ameliyatı kabusunuz olmasın!

Bademcik ameliyatı teknik olarak basit gibi gözüken, fakat büyük ameliyat ciddiyetiyle hazırlık yapılması gereken bir cerrahi müdahaledir. Bademcik ameliyatının en önemli riski ise kanamadır. Çevre dokuları zedelenmeksizin kısa sürede yapılan “Thermal welding” yöntemi yani ısıyla yapılan bademcik ameliyatlarında hiç kanama olmuyor, ameliyat sonrası ağrı ise çok az görülüyor.

Bu nedenle artık bu yöntemi tercih ediyorum .

Artık bademcik ameliyatlarında uygulanan Termal Welding adlı yöntemle hem ameliyat süresi kısalıyor hem de hasta ve doktor açısından daha konforlu bir operasyon gerçekleşiyor.

Klasik bademcik ameliyatı genel anestezi altında, bademciklerin, kapsülüyle birlikte disseksiyon yöntemi ile çıkarılması şeklindedir. Bademcikler kan dolaşımı fazla olan dokulardır. Bu yüzden klasik yöntemlerle yapılan ameliyatlarda  ameliyat sırasında ve sonrasında kanama,bu yöntemde dikiş yada koter kullanılmasına bağlı iyileşmede ve günlük hayata dönmede gecikme gibi bazı problemlerle karşılaşılabilmektedir.Günümüzde her alanda olduğu gibi sağlık alanında da çıkabilecek sorunları en aza indirgeme ve ,hasta konforunu artırmaya yönelik teknolojık aletler geliştirilmektedir ve bademcik ameliyatlarında kullanılan   thermal welding de   bu yöntemlerden en güncel olanıdır.

Thermal welding,proteinlerin denatüre olmasıyla doku kaynaşması yaparak operasyon anında hem dokuyu yatağından çıkaran hemde kanamayı durduran ve bu işlemleri yaparken dokuya zarar vermeyen   bir yöntemdir Operasyon anında tek bir aletle çalışılır ve dikişsiz bir tekniktir ve genellikle koter kullanılmasına da gerek olmaz..Tüm bu nedenlerle ameliyat süresi oldukça kısadır,ameliyat anında kanama çok azdır ve sonrasında da dokuya zarar verilmeden ameliyat gerçekleştirildiği için diğer yöntemlere göre iyileşme çok daha hızlıdır  ve dolayısıyla  ağrı da  çok daha az olmaktadır.

Bu yöntem ameliyat esnasında kanamayı azalttığı için, ameliyat süresi   ve anestezi süresini önemli ölçüde kısaltmaktadır.. Thermal vvelding, ameliyat esnasında önemli ölçüde rahatlık sağlarken ameliyat sonrası dönemde kanama riskini de azaltarak ikinci bir uygulamayı ve bunun getirdiği zorlukları azaltmaktadır.

Sonuç olarak  thermal welding yöntemi, ameliyat sonrası dönemde hastanın toleransını artırırken önemli derecede konfor sağlar. Thermal welding; etkin, kolay ve tolere edilebilir  bir tonsillektomi tekniğidir.