BPPV tanısı konulan hastalara tedavi olarak uygulanan, kristal birikimlerinin hangi kanalda olduğuna göre değişen manevralardır.
Epley manevrası bu manevralardan en sık uygulanan manevra olup, arka kanal ve ön kanal kristallerinde başarı oranı yüksektir. Ofis şartlarında uygulanabilen, hastanın sedyeye başıboşa gelecek şekilde yatmasını ile başlar. Hastaya önce denge testi olan Hallpike testi yaptırılır. Bu test esnasında hasta sedyede yatar pozisyona getirilip boşta olan baş 45 derece sağa veya sola çevrilir 45 derece arkaya yatırılır ve gözdeki titreşim yani nistagmus araştırılır. Sağda veya solda hangi tarafta nistagmus yakalanır ise o taraf hasta olduğu düşünülerek epley manevrasına geçilir. Başın gözdeki titreşim yatan tarafına yatmakta iken hastanın başı 45 derece karşı tarafa bakacak şekilde çevrilir ve yaklaşık 2 dakika kadar bu pozisyona beklenir. Daha sonra baş tekrar 45 derece aşağı bakacak şekilde çevrilip beklenir ve ardından hasta yavaşça kaldırılarak karşıya bakması sağlanır ve dinlenmesi için zaman verilir. Bu şekilde arka kanal BPPV tanı tedavisi tek uygulamada tamamlanmış olur. Manevraların KBB hekimlerince uygulanması ile başarısı yüksek tedavi protokolleridir.

 

Kadinin biri eczaneden iceri hisimla dalar ve eczacidan 1 sise arsenik
ister.
Eczaci kadina arsenikle ne yapacagini sorar ve kadin
“kocami oldurecegim” diye cevap verir.
Eczaci “kusura bakmayin ama size bu sebeple arsenik satmam olanaksiz” der.
Bunun uzerine kadin cantasina uzanir ve icinden kocasiyla eczacinin
karisinin yatakta cekilmis fotografini cikarir. Eczaci fotografa bakar ve
“receteniz oldugunu neden daha once soylemediniz!!”….

sınavlarda öğrenci cevapları 🙂

Soru: Dört büyük kitabın adını yazınız
Cevap: 1- Ansiklopedi, 2- Sözlük, 3- Kolej sınav kitabı, 4- Kalın roman kitaplar (Serpil-İlkokul 5)

Soru: İnsanları hayvanlardan ayıran temel özellikler nelerdir?
Cevap: İnsanların hayvanlardan çok derdi olması. (Buse- 7. Sınıf)

Soru: Zatürree hastalığı nasıl bulaşır?
Cevap: Duygusal yönden bulaşır. (Reyhan-Lise 1)

Soru: Trafik polisinin görevleri nelerdir?
Cevap: 1- Rüşvet almak, 2- Ceza kesmek, 3- Travestileri kovalamak (Adem-6. Sınıf)

Soru: Asgari ücret nedir?
Cevap: Askerlik şubesinde verilen ücrettir. (Hasan- 8. Sınıf)

Soru: Enfeksiyon nedir?
Cevap: Hükümetin düşüremediği fakat ters düşürdüğü bir hayat şeklidir. (Hüseyin-Lise 1)

Soru: FAO (Dünya Gıda Örgütü) nedir?
Cevap: Farkında olmadan ya da istenmeden çıkan bir gazdır. (Mehmet-6. Sınıf)

Soru: Haçlı Seferleri’nin çıkış nedeni nedir?
Cevap: Hocam affedersiniz, poponun kışkırtmış olmasıdır. (Ensar-6. Sınıf)

Soru: Dünyanın yuvarlak olduğunu kim kanıtlamıştır?
Cevap: Allah kanıtlamıştır. (Sadık-6. Sınıf)

Soru: Ailede demokrasi nasıl olmalıdır?
Cevap: Ailede demokrasi, sen istediğin zaman anneni dövemezsin. Ya da evde istediğin için evi kırıp dökemezsin. Baba olunca olabilir.(Emel-6. Sınıf)

Soru: Kimler oy kullanamaz?
Cevap: Hamile olma ihtimali yüksek olanlar. (Selçuk-7. Sınıf)

Soru: Şoka girmiş kişiye neler yapılmaz?
Cevap: Tokat atılmaz, yoğurt yedirilmez. (Cihan-8. Sınıf)

Soru: Avrupa’da reform hareketini kim başlattı?
Cevap: Riki Martin Luther. (Şenol 7. Sınıf)

Soru: Ege Bölgesi neden girintili çıkıntılıdar?
Cevap: Türkiye’nin en kıvrak bölgesi olduğu için. (Halit-7. Sınıf)

Soru: Devletin kuruluş amacı nedir?
Cevap: Devlet bazı insanların hususi büyük işlerini yapmak için kurulmuştur. (Kübra-7. Sınıf

 

Yüz felci (Fasyal paralizi) nedir?

Yüzümüzdeki hareketler beyinden çıkıp yüzümüzdeki kaslara giden sinir (fasiyal sinir) ve uç dalları ile kontrol edilir. Bu sinir beyinden çıkan 12 çit sinirden yedincisidir.
Beyinden başlayıp yüzümüzdeki en küçük kaslarına dağılan bu elektriksel ağın herhangi bir yerinde aksama olduğunda ‘yüz felci’ dediğimiz durum ortaya çıkar. Olguların çoğu (üçte ikisinden de fazla) nedeni belirsizdir.

Ancak:

  • Tümör
  • Enfeksiyon
  • Travma
  • Doğumsal Nedenler
  • Romatizmal Hastalıklar
  • Endokrin Hastalıklar
  • Toksik nedenlerle de oluşabilir.

Genel olarak sadece merkezi beyinsel kısmı ilgilendiren santral tip, ya da sadece beyinden sonraki siniri ilgilendiren uç kısmını ilgilendiren periferik tip olarak iki kısma ayrılır. Periferik tip klinik olarak daha iyi gidişlidir ve daha sık karşımıza çıkar.

Yüz felcinin belirtileri nelerdir?
Yüzde asimetri, konuşurken, ağlarken ağzın sağlam tarafa kayması en göze çarpan bulgudur. Yüzün mimik ve hareketlerinde azalma olur. Gözün tek taraflı kapanamaması, gözyaşının azalması, alın kırıştıramama, burun kanatlarının nefes alırken hareketsizliği, ıslık çalamama, tükürük salısında azalma, tad bozukluğuna kadar değişik bulgular eşlik edebilir. İstirahat durumunda görüntü tamamen normal olabilir.

Yaş ve cinsiyet ayrımı genelde yoktur, her yaşta görülebilir, hatta doğumsal bile karşımıza çıkabilir. Her mevsim görülebilmekle birlikte kış aylarında (soğuk başlıca bir etmen) daha sık gözlenmektedir. Bulaşıcı bir durum değildir. Romatizmal hastalıklar,  kulak enfeksiyonları, travma, gebelik son dönemi, soğuk, stres, bağışıklık sisteminin baskılandığı durumlar yüz felci görülme sıklığının arttığı durumlardır.

Bu ve benzer durumlarda mutlak ve acil olarak bir kulak burun boğaz uzmanına ve nöroloji hekimine başvurmamız gerekir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa sonuç o kadar yüz güldürücüdür. İlk günler çok önemlidir.

Yüz felcinde tanı nasıl konulur?
Tanı genellikle hastanın kliniğiyle konur. Sinirin felci beş kademede değerlendirilir. Derece 1 en hafif, derece 5 en ağır klinik formu olarak değerlendirilir. En hafif formunda istirahatte tamamen normal gözükmekte, en ağır formunda istirahat halinde bile fark edilebilen yüz şekil değişikliği söz konusudur. Daha sonrasında bir takım sinirsel testlerle hem tanı kesinleştirilip hem de hastalığın gidişatı ile bilgi edinmemize yardımcı olur. Bu testler de bozukluk görülebilmesi için 3-5 gün geçmesi gerekir. Yani hastalığın ilk günlerinde bu testler normal olabilir

Yüz felcinin tedavisi nedir?
Tedavi nedene yöneliktir. Örneğin kulak enfeksiyon varsa bu tedavi edilmelidir. Diabetik bir hasta ise kan şekeri regüle edilmelidir, tedavi de kullanılan ilaçlar (kortizon, antiviral ajanlar, b kompleks vitaminler…) dışında, sıcak uygulama, masaj, yüz hareket egzersizleri ( balon şişirme, sakız çiğneme, ıslak çalmaya çalışma gibi) tedavide oldukça etkilidir. Bu hastaların göz kapamamaya problemi göz kuruluğuna ve göz enfeksiyonuna zemin hazırladığından geceleri göz damlaları- pomadları kullanılır ve göz bandajı ile göz kapatılmalıdır.

Yüz felci geçiren hastaların %80 herhangi bir cerrahi tedavi gereksinim duymadan 2-3 haftada düzelir. %10 bu süre bir yıla kadar uzayabilir. % 10 da ise yüz felci kalıcı olur. Nadir olsa da tekrarlama eğilimi gösterebilir. Yüz felcine neden olan duruma göre cerrahi tedavi bir seçenek olabilir.

Migren Nedir ?

Baş ağrısı, toplumda çok sık görülen ve hayat kalitesini önemli ölçüde düşürebilen bir yakınmadır. Değişik özelliklerine göre takip ve tedavileri farklılık gösterebildiğinden baş ağrılarının doğru tanınmaları önem taşır. Bu aşamada hekimler en çok hastanın anamnez özelliklerinden faydalanırlar.  Baş ağrısına neden olabilecek başka bir hastalık olmaksızın ortaya çıkan baş ağrıları primer baş ağrılarıdır.

Migren, primer baş ağrıları arasında yer alır. Doğurganlık çağındaki kadınlarda daha sık görülür. Baş ağrısı zonklayıcı tarzda,  bulantı ve kusmanın eşlik edebildiği, hastaların ağrı sırasında kokulardan rahatsız oldukları, genellikle karanlık ve sessiz bir yerde olmayı tercih ettikleri ağrılardır. Başın bir yarısına yerleşmiş, değişik aralıklarla tekrar edebilen, saatler-günler ( 4-72 saat) süren ataklar halinde görülür. Fiziksel aktivite ağrının şiddetini arttırır. Gelip geçici bu baş ağrıları migren atakları olarak adlandırılır.

Bazı hastalarda genellikle migren ataklarından önce, nadiren ise atak sırasında veya sonrasında   görme bozuklukları, duyusal yakınmalar,  kuvvet kayıpları ve baş dönmesi gibi eşlik eden yakınma ve bulgular  olabilir. Auralı migren olarak adlandırılan bu tabloda hastaların yakınmaları çoğunlukla baş ağrısının başlaması ile gerileyerek kaybolur.

Bazı hastalarda ağrı sürekli hal alabilir. Ağrının süresine göre böyle bir durum 72 saatten uzun süren ağrıda migren statusu, 15 günden uzun süren ağrıda kronik migren olarak tanımlanır. Migren ağrısının bir diğer özelliği ağrının sıklığının arttığı bu durumlarda alınan ağrı kesici miktarının artması ile bir süre sonra ağrının ağrı kesiciye yanıtsız hale gelmesidir.

Atak sıklığı nadir olan ve ağrıları basit ağrı kesicilere yanıtlı olan migren hastaları hekime daha geç dönemlerde baş vururken; süresi artan, ağrı kesicilere yanıtsız ağrılarda başın ağrıyan bölgesinde başka bir hastalık (tümör, kanama) olduğunu düşünerek hekime başvuran hasta sayısı oldukça fazladır. Böyle bir durumda hekimin hastaya yaklaşımında esası her zaman olduğu gibi anamnez özellikleri belirler. Yeterli süre ayrılarak,  ayrıntılı alınan bir anamnezde yukarıda belirtilen tüm özellikler sorgulanacak, şüphe duyulan hallerde olası diğer başağrısı türlerine yönelik anamnez genişletilecektir. Ayrıntılı bir nörolojik muayene ile birleştirilen anamnez özellikleri sonrasında uygun laboratuar ve görüntüleme incelemeleri planlanır. Migren düşünülen bir hastada görüntüleme incelemelerinin normal olması beklenir.

Migren tedavisi nedir?
Migren tedavisinde atak sıklığı ve süresine dayalı tedavi önerilerinde bulunulur.  Atak sıklığı az olan hastalarda spesifik (triptanlar, ergot türevleri)  veya non-spesifik migren ilaçları (basit ve kombine analjezikler, non-steroidal anti-inflamatuvar ilaçlar)  ile tedavi yeterli olacaktır. Atak sıklığı ve ağrı şiddeti fazla olan hastalarda ise hekim tarafından hastanın diğer sağlık durumu da gözetilerek uygun koruyucu (proflaktik) tedavi uygulanır. Profilaktik tedaviler antihipertansif, antiepileptik ve antidepresan ilaçların bazılarını içeren geniş bir grubu kapsar.

Kulakta sıvı toplanması nedir?

Kulakta sıvı toplanması, tıp dilinde Efüzyonlu Otit olarak adlandırılan, ağrı-ateş olmaksızın kulak zarının arkasında, orta kulakta sıvı birikmesiyle ortaya çıkanbir hastalıktır.

Kulakta sıvı toplanması kimlerde görülür? Belirtileri nelerdir?

Kulakta sıvı toplanması çok büyük oranda çocuklarda görülmektedir. En önemli belirtisi işitme kaybıdır. Ağrı-ateş gibi diğer belirtiler ve bulgular olmadığı için tanıyı koyabilmek için dikkatli olmak gerekir. Çocuğun televizyon izlerken sesi çok açmaya başlaması, çocuğu çağırırken yükses sesle çağırmak gerekmesi ya da dersleri çok iyiyken okul başarısında meydana gelen düşme kulakta sıvı toplanmasıyla ortaya çıkan işitme kaybına ilişkin ipuçları olabilir.

Kulakta sıvı toplanması nasıl meydana gelmektedir?
Çocuklar orta kulak iltihaplarına meğillidir. Orta kulak östaki borusu ile genze açılmaktadır. Bu yapının görevi orta kulağın havalanmasını ve drenajını sağlamaktadır. Östaki borusu çocuklarda erişkinlere göre daha yatay seyreder ve erişkindeki açısına 7 yaşında ulaşır. Çocuklarda geniz eti sorunlarına da rastlanabilmektedir. Geniz eti hem östaki borusunun ağzında tıkanmaya yol açabilmekte, hem de orta kulak iltihaplarında rol oynayan bazı mikroplar için bir rezervuar görevi görebilmektedir. Tüm bu faktörlere ek olarak çocuğun bu mikroplarla savaşmak için bağışıklığının olgunlaşma aşamasında olması, bazı olgularda alerjik nezle orta kulak iltihaplarına yatkınlık oluşturabilmektedir. Orta kulak iltihabı en çok yaşamın ilk 3 yılında rastlanmaktadır. Orta kulak iltihabı olan bir çocukta kulak arkasındaki sıvı %40 olasılıkla 1 ay, %10 olasılıkla 3 ay ve daha uzun süre kalmaktadır.

Erişkinde kulakta sıvı birikmesi nasıl olur?
Erişkinde kulakta sıvı birikmesi genellikle nezle gibi bir viral üst solunum yolunu takiben meydana gelebilmektedir. Bazen tek kulakta sıvı birikmesi ve aynı tarafta boyunda giderek büyüyen ağrısız bir kitle beraber olursa bu bulgular bir geniz tümörünün sonucu olabilir. Bu durum nadir de olsa bu konuda dikkatli olunmalıdır.

Tanı nasıl konur?
Muayenede kulak zarında matlaşma gibi bir renk değişimi, bazen kulak zarında çökmelere rastlanabilir, kulak zarı arkasında hava kabarcıkları görülebilir. Kulakta sıvı birikiminden şüphelenilen hastada orta kulak basınç testi ve işitme testi tanıyı doğrular.

Tedavide ne yapılır?
Kulakta sıvı birikiminin tedavisi öncelikle ilaç tedavisidir. Söz konusu sıvının iltihabi bir sıvı olduğu ortaya koyulduğu için üzerinde uzlaşma olan tedavi antibiyotik tedavisidir. Hastaya 10-14 günlük bir kür antibiyotik tedavisi uygulanır. Bunun yanı sıra sıvının emilmesine yardımcı ilaçlar olarak dekonjestan adı verilen spreyler, çocuklarda şuruplar, alerjik hastalarda antihistaminik adı verilen ilaçlar ve kortizonlu spreyler kullanılabilir. Bu ilaç tedavisi sonrası hasta takibe alınır. Kulak zarında çökme gibi değişiklikler, ciddi işitme kaybı gibi bazı özel durumlar yoksa hasta 3 ay kadar ara ara kontrollerle takip edilebilir. Bu sürenin sonunda hala sıvı kaybolmamışsa cerrahi uygulanır.

Kulak Kiri (Buşon) nedir?

Dış kulak, kulak kepçesi ve dış kulak yolundan meydana gelir. Dış kulak yolu, kulak kepçesi ile kulak zarı arasında, tünel şeklindeki kısma verilen isimdir.

Dış kulak yolu (kulak kanalı), kum saatine benzer, orta kısmında daralır. Dış kulak yolu kemik ve kıkırdak yapılarından oluşmaktadır. Bu yolun dış kısmındaki derinin içerisinde, kulak salgısını oluşturan özel salgı bezleri bulunur. Salgının görevinin toz ve kum parçalarını tutarak kulak zarına zarar vermesini engellediği varsayılır. Genellikle salgı kurur ve içerdiği toz ve kumla birlikte kulak dışına atılır veya silinip alındığı kulak kepçesine doğru kayar.  Buradaki kurumuş birikintiye “buşon (kulak kiri)” adı verilir. “Kulak kiri” aslında kulağın kirli olduğu anlamına gelmez, halk arasında böyle isimlendirilmiştir. Kulak salgısı koyu olan kişilerde veya tozlu ortamda çalışan insanlarda bu akıntı birikebilir ve dış kulak yolunu tıkayabilir.

Buşon hangi şikâyetlere yol açar?
Kulak salgısı, kulak yolunu koruduğu ve geçici bir koruyucu sıvı tabakası oluşturduğu için faydalıdır. Kulak salgısının yokluğu, dış kulak yolunun kurumasına ve buna bağlı kaşıntılara sebep olur.

Bazı hastaların buşona ait hiçbir yakınması olmayabilir ve buşon rutin Kulak burun boğaz muayenesi sırasında saptanabilir. Bir veya iki kulakta birikim tıkanıklık oluşturduğunda ise geçici işitme kaybı, kulakta dolgunluk hissi, ağrı, kaşıntı, uğultu, çınlama gözlenebilir. İşitme kaybı farlı derecelerde klinik verebilir. Normalde başkalarıyla yakın ilişki kurmak durumundaki hastaların buşonun yol açtığı işitme kaybı nedeniyle sosyal izolasyon içine girmesine neden olabilir.

Buşon nasıl anlaşılır?
Buşon tanısı otoskopik muayene ile kulak burun boğaz hekimi tarafından konabilir.  Otoskopik muayenede; buşon varlığı tanı koydurucudur. Bu gibi durumlarda kulak burun boğaz hekimine başvurmak faydalı olacaktır.

Buşon nasıl tedavi edilir?
Buşon tedavisinde hastalara farklı seçenekler sunulabilir. Seçenekler hasta ve hekimin tercihine, sağlık kuruluşunun özelliklerine göre değişebilir. Tedavi seçenekleri arasında serumenolitik damla, damla kullanarak veya kullanmadan su ile yıkama (kulak lavajı), aspirasyon, küret ile çıkarma yer almaktadır. Buşonun hemen çıkartılamadığı durumlarda kiri yumuşatıcı damla verilerek belirli bir süre sonrasında aspirasyon genel uygulamamızdır. Buşonun yumuşaması ile temizleme daha kolay, komplikasyonsuz ve daha kısa sürede sonuçlanır.  Kulak lavajı ise tek başına ve ya serumenolitik damla ile kombine kullanılabilir. Kulak lavajı işlemi nazikçe yapılmalıdır. Ancak her kulağa lavaj yapılamayabilir. Serumenolitik damla tek başına bazı buşonları tamamen yok edebilir ya da yıkama öncesinde buşonu yumuşatır.

Buşonu hastanın kendisi temizleyebilir mi?
Çoğunlukla kulak kanalı kendi kendini temizler; bu, kulak zarından kulak kepçesine kadar derinin ve birikintilerin yavaş yavaş dışa doğru doğal bir mekanizmayla itilmesi ile olur. Eski kulak birikintisi devamlı olarak kulak dışına doğru itilir, burada kurur ve düşer.
Kulak salgısı, kulak yolunun iç kısmında oluşmaz, sadece dış kısmında oluşur. Eğer hasta kulağını yabancı bir cisimle temizlemeye kalkışırsa, bu akıntıyı iç kısma, kulak zarına doğru iter. Yabancı cisimler kullanarak kulak temizlenemez, sadece kulak kiri içeriye doğru itilir. Aynı zamanda dış kulak yolunun derisi ve kulak zarı çok ince ve hassastır, kolaylıkla zedelenebilir. Ayrıca kulağa yabancı bir cisim girdirilmesi sırasında kulak zarı zedelenebilir ve yırtılabilir.

Kulak zarınızda delik olup olmadığını bilmelisiniz. Kulak zarınız delikse, kullandığınız damlalar, kulak iltihabına yol açabilir. Aynı şekilde, delik kulak zarı olan bir kulağın yıkanması da iltihap gelişmesine neden olabilir. Bu durumlarda Kulak Burun Boğaz hastalıkları uzmanına başvurmanız gerekir.

Kulak yıkatmak alışkanlık yapar mı?
Kulak yolunun yıkanması bir alışkanlık yapmaz. Kulak salgısı koyu olan ve kulak kanallarının kendisini temizleme mekanizması yetersiz olan kişiler, sık sık kulak salgıları biriktiği için, her altı ay veya yılda bir kez kulaklarını temizletmek ihtiyacı duyarlar. Bu, kulak akıntısının yapısından kaynaklanmaktadır ve ilk yıkama işleminden önce başlayan ve yıkama işlemi sonrasında da devam edecek bir sorundur. Yıkansa da, yıkanmasa da kulak akıntısı birikecektir.

Kolesteatomlu kronik orta kulak iltihabi nedir?

Kronik orta kulak iltihabı, çeşitli orta kulak iltihap tiplerinin yıllar içinde gelişen, kalıcı formudur. Hastalık kulak zarını- kulak kemikçiklerini etkilenme çeşitlerine göre farklı klinik tablolarla kendini gösterebilir. Kimi zaman akıntılı kulak kimi zaman işitme kaybı gördüğümüz sık klinik tablolardır. Genellikle, erken çocukluk çağında başlayan orta kulak iltihaplarının yeterince tedavi edilip kontrol altına alınmaması ile oluşur.  Erken çocukluk çağında başlayanlar 8-10 yaş civarında tanı alır.

Kronik orta kulak iltihabının iki ana gruba ayrılır;

  • basit orta kulak iltihabı
  • kolesteatomlu orta kulak iltihabı

Basit orta kulak iltihabında yalnızca zarda delik ve kemikçik sistemde etkilenme söz konusudur. Kolesteatomlu orta kulak iltihabı ise, zar ve kemik zincirde ileri harabiyetin yanı sıra, komşu kemiklerde erimeyle seyreder. Kolesteatomlar sıklıkla bir kist veya cep şeklinde olup,  kulak içinde yanlış yerde gelişen cilt olarak tanımlanırlar. Büyürken temasta oldukları kemik dokuda harabiyet oluşturmaları sebebiyle işitme kaybı, baş dönmesi, beyin içinde iltihap ve yüz felci gibi ciddi problemler doğurabilirler. Kronik orta kulak iltihapları; akıntısız, akıntılı veya dönem dönem akıntılı olabilir. Çoğunlukla ilaç tedavisi ile kronik orta kulak iltihaplarının akıntısı kesilebilir iken kolestatomlu kronik otitis mediada akıntı ilaç tedavisine yanıtsız kalır. Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabında kulak akıntısı kötü kokuludur.

Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabi nasıl oluşur?
Kolesteatom orta kulakta tekrarlayan iltihabi durumlar sonucunda veya östaki tüpü çalışmasında yetersizlik olduğu durumlarda oluşur. Östaki tüpü orta kulak basıncını eşitlemek için genizden hava geçişini sağlayan, orta kulak ile genzimiz arasında belli durumlarda açılıp kapanma görevi olan bir tüptür. Alerji, nezle veya sinüzit gibi nedenlerle östaki tüpü yetersiz çalıştığında orta kulaktaki hava vücut tarafından emilir, kulakta kısmi bir vakum (negatif basınç) meydana gelir. Negatif basınç, kulak zarını içeri doğru çekerek zarda bir cep ya da kese oluşturur  (özellikle geçmişteki kulak iltihapları sebebiyle kulak zarının zayıfladığı bölgeler bu negatif basınca daha dayanıksızdır) . Oluşan bu kese veya cebin içerine yavaş yavaş kulak kirleri birikmeye başlar. Zamanla bu kese veya cep kendi kendini temizleyememeye başlar bu da kolestatom dediğimiz iltihabın temellerini hazırlamış olur. Orta kulakta ve çevre kafa kemikleri içinde kolesteatomun konjenital (doğumsal) bir şekli de görülebilir. Bununla birlikte yukarıda bahsettiğimiz kulak enfeksiyonlarına eşlik eden şekli en sık görülenidir.

Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabi tehlikeli midir?
Kulak kolesteatomları tehlikeli olabilir ve hiçbir zaman ihmal edilmemelidir. Kemikte harabiyet sonucu iltihab, iç kulak ve beyin de dahil çevre bölgelere yayılabilir. Tedavi edilmediği takdirde sağırlık, beyin apsesi, menenjit ve nadiren de ölüme yol açabilir.

Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabi nasıl tanı konulur?
Kulak burun boğaz hastalıkları ve baş boyun cerrahisi uzmanı muayenesiyle kolesteatomun varlığını saptayabilir. İlk tedavi kulağın dikkatlice temizlenmesi, antibiyotikler ve kulak damlaları ile olur.  Başlangıçtaki ilk tedavi, kulak akıntısını kesmeyi ve iltihabı kontrol altına almayı amaçlar. İşitme ve denge testleri mastoid kemiğin (kulak arkasındaki kemik) radyolojik tetkiki ve bilgisayarlı tomografisi gerekebilir. Bu testler işitme seviyesinin ve kolesteatoma bağlı harabiyetin derecesinin saptanması için yapılır. Kolesteatomun büyüklüğü ve yaygınlığının değerlendirilmesi için radyolojik ve odyolojik inceleme gerekir. Odyolojik inceleme ile hastalığın kişinin işitme seviyeleri belirlenir. Hastanın radyolojik olarak yapılan görüntüleme yöntemleri ile kulak kemikçikleri izlenmediği halde işitmesi iyi olabilir. Bu durumda iltihabın aynen kulak kemikçikleri gibi sesin iletilmesinde rol aldığı, iltihabın ameliyatla temizlenmesi durumunda kulak protezleri ile işitme artırılmazsa işitmenin azalabileceği bilinmelidir.

Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabi nasıl tedavi edilir?
Kronik orta kulak iltihabı kolestatomlu olsun olmasın cerrahi tedaviyi gerektirir. Cerrahi tedavi çoğunlukla genel anestezi (narkoz) altında yapılır. Cerrahinin temel amacı kolesteatom ve enfeksiyonu temizlemek ve enfeksiyonsuz kuru bir kulak elde etmektir. İşitmenin korunması veya düzeltilmesi tedavide ikincil amaçdır Ciddi kulak hasarı olan vakalarda işitmenin ve kulağın anatomik bütünlüğünü korumak mümkün olmayabilir. Bu durumlara hastanın kulağı boş kavite haline getirilip kulak kanalı da bu boşluğu görebilecek şekilde genişletilebilir. Açık mastoidektomi kavitesi oluşturulan bu hastalar ömür boyu kulaklarını sudan korumak zorundadır. Nadiren yüz siniri tamiri, beyin sıvısı onarımı veya baş dönmesini kontrol altına almayı amaçlayan ek müdahaleler gerekli olabilir. Çok yaygın iltihaplar da kontrol için veya işitmenin sağlanması bir sonraki ameliyatlara bırakıldığı durumlarda 6 – 12 ay sonra ikinci bir ameliyat gerekebilir. İkinci ameliyat işitmeyi düzeltmeyi, aynı zamanda orta kulak ve mastoid kemik içerisinde olan kolesteatom artıklarını temizlemeyi amaçlar. Ciddi enfeksiyonu olan nadir vakalarda antibiyotik tedavisi için hastanede uzun kalış gerekebilir. İstirahat süresi 2-3 haftadır.

Kolestatomlu kronik orta kulak iltihabi nasıl takip edilir?
Cerrahi tedavi sonrası kolesteatomun tekrarlama riskinden dolayı hastanın ayaktan takibi önemli ve gereklidir. Açık mastoidektomi kavitesi oluşturulan hastalarda yeni enfeksiyonları engellemek ve kaviteyi temizlemek için birkaç ayda bir kontrol yapılmalıdır. Bazı hastalarda ömür boyu takip ve muayene gerekli olabilir.

Endoskopik sinüs cerahisi nedir ?

Endoskopik Sinüs Cerrahisi (ESC) paranazal sinüs diye adlandırılan burun boşluklarının müspet iltihabi durumlarında, polip denilen et büyümelerinde, travmalara bağlı veya nedensiz olabilen beyin sıvısı kaçaklarında başarı ile uygulanabilen lokal veya genel anestezi ile yapılabilen cerrahi yöntemdir. Sinüslerin karmaşık yapısı, göz-beyin gibi hayati organlara yakın komşuluğu nedeni ile dikkatle ve tecrübe ile yapılması gereken bir prosedürdür.
Cerrahi süresi hastalığın yaygınlığına göre değişmekle beraber ortalama yarım saat ile 2 saat arasında değişmektedir. Bu cerrahi sırasında eş zamanlı burun kıkırdak kemik eğrilikleri düzeltilebilir, estetik yapılabilir ve burun etlerine müdahale edilebilir.
Ameliyat sonrası burun orta kemiğine müdahale edilmediyse tampon kullanımı genelde gerekmez, ancak eğrilik düzeltilen durumlarda buruna tampon yerleştirilebilir.
Kimlere endoskopik sinüs cerahisi yapılır?
Kronik sinüzit hastalarına, nazal polipozis hastalarına, antrokoanal polip hastaları, inverted papillom hastaları, sinüzite bağlı göze hastalık yayılmış olanlarda, nazal kavite veya sinüslerin kitlelerine, travmalar sonrası beyin omurilik sıvısı kaçakları olanlara, durdurulamayan burun kanamaları kontrolleri için dibi burun ve sinüslerle ilgili bir çok hastalıkta başarı ile uygulanabilmektedir.
Ameliyat sonrası dönem nasıl olur?
Ameliyat sonrasında antibiotik kullanımı, burun boşluğunu nemlendiren ve kabuklanmayı azaltan serum suyu kullanımı, alerjik ve polipli hastalarda ameliyat sonrasında kortizon içeren spreyler ve damlalar kullanımı önerilebilir.
Endoskopik sinüs ameliyatları sonrasında burun boşluklarının ofis ortamında tekrarlayan ortalama birer haftalık aralıklarla iyileşme sağlanana kadar pansumanları olabilmektedir.
Endoskopik sinüs cerahisi komplikasyonları nelerdir?
Burun kanaması, burun iltiabı, burun boşluğunda yapışıklıklar, narkoza bağlı sıkıntılar gibi risklerin yanında daha nadiren göz içine kanama, şah damar yaralanması, göz yaralanması, çift görme,görme bozuklukları, göz yaşı kanalı zedelenmesi ve beyinle ilişkili komplikasyonlar gelişebilir.

Dış Kulak Yolu İltihabı -Eksternal otit- nedir?

Dış kulak yolu veya kulak kanalı, dış kulağı kulak zarından ayıran bölümdür. Bu kanalın etkilenmesi ve yangısı eksternal otit olarak adlandırılır. Enfeksiyöz, alerjik ve dermatolojik nedenler dış kulak yolu iltihabına neden olabilir. Ancak en sık neden enfeksiyonlardır. Sık yüzen kişilerde olan hali ise yüzücü kulağı olarak adlandırılır.

Dış Kulak Yolu İltihabı risk faktörleri nelerdir?
Kulak kanalındaki serümen dış kulak yolunu koruyucu etkiye sahiptir. Kulak kanalının sık temizlenmesi, sık kulak çöpü kullanımı, veya yabancı cisimle (tığ vs) ile karıştırılması bu koruyucu tabakayı ortadan kaldırarak ve o bölgedeki cildi hasar vererek daha kolay enfeksiyon geçirmenize neden olabilir. Düzenli, kulak koruması olmadan, yüzmek ayrıca risk faktörüdür. Ayrıca işitme cihazları, sık kullanılırsa kulaklık kullanımı risk faktörü olarak kabul edilebilir.

Dış Kulak Yolu İltihabı belirtileri nelerdir?
Dış kulak yolu iltihabında kulak çekildiğinde, kulak önünde tragus adı verilen küçük kıkırdak çıkıntıya bastırıldığında veya kulak kepçesi hareket ettirildiğinde artan kulak ağrısı olur. Bu ağrı ayrıca tanı için tipik özelliktedir. Bunun dışında kulak kaşıntısı, kulak dolgunluğu, kulakta çınlama, kulaktan akıntı ve tıkanıklığa bağlı bir miktar işitme kaybı olabilir.

Dış Kulak Yolu İltihabı tanısı nasıl konulur?
Dış kulak yolu iltihabı tanısı için fizik muayene yeterli olmaktadır. Kulak muayenesinde dış kulak yoluna bakıldığında kırmızı, şiş, ve akıntılı bir dış kulak yolu görülmesi tanıyı koydurur. Ek kan tahlili ve görüntüleme yöntemi genelde gerekmez.

Dış Kulak Yolu İltihabı tedavisi nedir?
Tedavi dış kulak yolu iltihabının ne kadar ciddi olduğuna göre belirlenir. Tedavideki amaç kulak ağrısını azaltmak ve enfeksiyonu ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle kulaktaki enfeksiyonu ve yangıyı azaltacak antibiyotikli veya farklı içerikli kulak damlaları verilir. Ağrı kesiciler ağrı için kullanılabilir. Ağızdan antibiyotik kullanımı bazı olgularda gerekip bu konudaki karar KBB uzmanınca verilecektir. Tedavi süresince kulağın sudan korunması faydalı olacaktır.
Dış kulak yolu iltihabı özellikle şeker hastaları, vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklara (HIV vs.) sahip kişilerde ve kafa bölgesine radyoterapi alan kişilerde yayılarak tehlikeli tablolara yol açabilir.

Çene Eklemi (Temporomandibüler Eklem) Hastalıkları

Çene eklemi, alt çene kemiği ile şakak kemiğinin oluşturduğu eklemdir. Bu iki kemik arasında aşınmayı engelleyen, eklem hareketlerini kolaylaştıran kıkırdak bir yastıkçık vardır. Eklemi çevreleyen eklem kapsülü ve kemikleri bir arada tutan bağlar da eklem bütünlüğünü sağlar. Çene eklemi konuşma, çiğneme gibi fonksiyonları yerine getirir.

Çene eklem hastalıkları nelerdir?

  • Çene kilitlenmesi, çene çıkıkları
  • Travmalara bağlı kırıklar
  • Çenenin doğuştan olan hastalıkları (Az ve eksik gelişmiş eklem yapılanması)
  • Çenenin tümöral hastalıkları
  • Çeneyi etkileyen romatizmal, iltihabı, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar
  • Çenenin fonksiyon bozuklukları(Ağrılı çiğneme, kısıtlı ve kayarak açılma, ısırma ve koparmada zorluk

Çenenin sağlıklı çalışmasını bozan etkenler nelerdir?

  • Sürekli tek tarafta çiğneme, diş sıkma, diş gıcırdatma
  • Çene ve yüzü etkileyen kazalar (kırıklar, eklem bağlarında kopma), spor yaralanmaları
  • Eklem ve çevresini etkileyen tümörler, sistemik hastalıklar (İltihaplı romatizma vb.)
  • Uzun süren ve ağız açıklığını zorlayan diş tedavileri, anestezide çenenin aşırı zorlanması
  • Kalem ve benzeri sert cisimleri ısırma, sakız çiğneme, parmak emme, tırnak yeme gibi alışkanlıklar
  • Omuzların ve boynun aşırı öne eğilmesi (duruş bozuklukları)
  • Omuzla çene arasında telefon tutmak
  • Bazı psikolojik rahatsızlıklar
  • Doğumsal eklem bozuklukları (eklemin tam gelişmemiş olması gibi)
  • Dişlerin birbiriyle ilişkisini değiştirecek yükseklikte yapılan dolgu ve kaplamalar
  • Keman çalınması (tutma şekli nedeniyle çeneye baskı) olarak sıralanabilir.

Çene eklem hastalıklarında belirtiler nelerdir?

  • Kulak ağrısı, yanaklarda ağrı, çınlama, baş dönmesi
  • Şakaklarda yoğunlaşan baş ağrısı, boyna yayılan ağrı
  • Çenenin açılmasında zorluk, çene açılırken ses oluşması, çene kilitlenmesi
  • Çene çıkıkları
  • Ağız açılırken çenenin bir yana doğru kayarak açılması
  • Isırma, lokma koparma ve çiğneme fonksiyonlarında bozulma
  • Alt ve üst dişlerin kapanmasında bozukluk
  • Dişlerde hassasiyet, aşınma, sallanma ve kırılma görülebilir.

Çene eklem hastalıklarında tanı nasıl konulur?
Hastaların büyük çoğunluğunda muayene ile tanı konabilir. Gerekli durumlarda normal grafiler, bilgisayarlı tomografi, MR (emar), eklem içini görüntüleyen endoskopik çalışmalar, sintigrafi veya PET yapılabilir.

Çene eklem hastalıklarında tedaviler nelerdir?
Tedavinin amacı hastanın ağrısını ortadan kaldırmak, normal çene fonksiyonlarını geri kazandırmaktır. Tedavi hastalığı oluşturan sebebe göre planlanır. Başarıdaki en önemli etken hastanın eğitilmesidir. Çiğneme alışkanlığının değiştirilmesi (çift taraflı çiğneme), diş sıkma, gıcırdatma problemi olan hastalarda gece plağı (splint) kullandırılması, ilaç tedavileri, diş problemlerinin giderilmesi, eklem ve çiğneme kaslarına yönelik fizik tedavi uygulamaları ve egzersizlerle hastaların çoğunda tedavi sağlanır. Ağrılı olgularda eklem içinin yıkanması (artrosentez) ağrıyı azaltır. Travma, tümör, alt çenenin şakak kemiğine kaynaşması (ankiloz) gibi durumlarda cerrahi tedavi uygulanır. Tedavinin gereğine göre, kulak burun boğaz, fizik tedavi, psikiyatri uzmanları ve diş hekimleri (çene cerrahları, ortodontistler) birlikte çalışırlar. Hastalar kendilerine verilen tıbbi tedaviyi (ilaçlar, splint, egzersizler) düzenli olarak uygulamalı, önerilen süre boyunca sert gıdalardan kaçınmalı, doktorunun belirttiği süre boyunca sulu ve yumuşak gıda yemeli, ağız ve diş sağlıklarına özen göstermelidirler.