Mineral vitamin ve doku uyarıcı maddelerle zenginleştirilmiş içeriklerin yüzün bölümlerine uygulanmasıdır. yaşlanmayı geciktirici ve daha iyi bir görünüm sağlanması amaçlanır
iç kulak kristallerinin yer değiştirmesine bağlı şiddetli baş dönmesi rahatsızlıklarında erken dönemde medikal tedavi ile birlikte , bir takım manevralarla içi kulak kristallerini olması gerektiği bölüme dönmesini sağlıyoruz.
faydalı olamayacağımızı düşündüğümüz konularda veya ilgi alanımız dışındaki rahatsızlıklarda bu sorunlarla ilgili deneyimli ve/veya daha büyük merkezlerde çalışan yetkin arkadaşlarımıza ulaşmanıza yardımcı olabiliriz..
Doktor olmamıza rağmen zaman zaman hasta yakını olarak nerede ve kime yakınımı emanet etmeliyim konusunda tereddüt yaşıyoruz , belki sizlere göre daha içinden bakabildiğim için dünyanın her yerinde DOKTOR faktörünün tek seçenek olduğunu diğerlerinin ayrıntı olduğunu anlayabildiğimiz için, ne kadar çok para o kadar iyi sonuç olamayacağını bildiğimiz için elimizden geldiği ve fikrimiz olduğunca sadece hastalarımıza yönelik ve tabiî ki seçici olarak verebileceğimiz bir danışmanlık hizmeti verebiliriz .
Belki bunu profesyonel olarak düşünebilirsiniz 🙂
Siz hangi sorun nedeniyle ve /veya hangi ameliyat için öneri istediğinizi belirteceksiniz , burada önemli olan hastalığınızın teşhisi ilgili uzman tarafından düzgün bir şekilde konmuş olacak (böbrek taşım var kırılması gerekli ,kulak çınlamam tahammül edilmez ameliyat olmak istiyorum,diz protezi ameliyatı olmak zorundayım , dişime kanal tedavisi gerekiyor , vb)
Yada siz ne istediğinizi doğru şekilde biliyor olacaksınız ( işitme aleti almak istiyorum, ortodontik tedaviye ihtiyacım var, uyku testi yaptırmalıyım, psikiyatri doktoru, gastroenterolog istiyorum )
Gerçekten yardımcı olabileceğimizi hissettiğimiz ve uygun olduğunu düşündüğümüzde bir şekilde sizinle iletişimi sağlıyacağız , ancak şimdilik her soruna uygun bir eşleşme bulamayacağımız için bazı cevaplarımızın yardımcı olamayacağız şeklinde olacağını şimdiden anlayışla karşılamalısınız 🙂
Hastaneler ve klinikler içinde bilgimiz dahilinde kısmen yardımcı olabiliriz.
Pek tabiî bizim iyi olduğumuzu düşündüğümüz konularda isimler şimdiden belli , onlara bizden başka öneri beklemeyin 🙂
Burun eti (Konka) hastalıkları
Konka (Burun eti) nedir?
Konka denilen yapılar burundan soluduğumuz havanın ısıtılıp nemlendirilmesini sağlayarak solunum fonksiyonu düzenlenmesinde aktif rol üstlenen organlardır. Halk arasında konka yani burun eti yanlışlıkla geniz eti veya burun septumu ile (orta kemik) karıştırılmakta olup geniz eti hastalıkları daha çok çocukluk döneminde görülmekte iken konka hastalıkları sıklıkla çocukluk sonrası dönemde görülmeye başlanır.
Konkalar burun her iki tarafında sıklıkla 3 er adet bulunurlar ve burun içindeki konumlarına göre üst konka, orta konka ve alt konka olarak isimlendirilirler. Konkalar yumuşak doku ve kemik olarak iki kısımdan oluşmuşlardır ve hastalıkları genellikle bu iki kısımdaki büyüme ve/veya yapısal-gelişimsel anormallikler nedeniyle meydana gelmektedir. Klinikte üst konka rahatsızlıklarına hemen hiç rastlanmazken en sık olarak alt konka ve daha az olarak orta konka rahatsızlıkları gözlenir.
Konka hastalıkları ve sebepleri nelerdir?
Klinik olarak en sık karşılaşılan rahatsızlık konka hipertrofisi (büyüme) olup hemen her zaman alt konkada meydana gelmektedir. Alt konkadaki bu büyüme sıklıkla yumuşak doku kaynaklı olmakla beraber kemik büyümesi veya her iki yapının birden büyümesi şeklinde de olabilmektedir. Hangi yapıda büyüme olduğunun saptanması tedavi seçimi açısından önemlidir.
Alt konka hipertrofisi en sık olarak alerjisi olan kişilerde, septum deviasyonu (burun orta bölmesi eğriliği) bulunan kişilerde ve gebelik sırasında görülür.
Alerjik kişilerin burun dokularında bulunan enflamasyon (yangı) bu dokularda ödem, kanlanma ve hücre artışına neden olarak konka yumuşak dokusunda büyüme meydana getirir. Septum deviasyonu (burun orta bölmesi eğriliği) olan kişilerde, eğriliğin ters tarafındaki burun boşluğu daha geniş olduğundan, bu taraftaki konka bu genişliği daraltmak ve hassas solunum dinamiklerini korumak için büyüme gösterir. Buna “kompansatuar hipertrofi” (telafi edici, yerini doldurucu büyüme) adı verilir. Gebelerde hormonal değişikliklere bağlı olarak konkalarda ödem ve kanlanma miktarında artış meydana gelir ve konkada büyüme ortaya çıkar.
Orta konka ile ilgili olarak en sık karşılaşılan anormallik “konka bülloza” adı verilen konkanın kemik yapısının içinde hava olması durumudur. Burun içi sinüslerini oluşturan hava keseciklerinden birinin orta konka kemik yapısı içinde oluşması nedeniyle meydana gelir. Çok küçük ve önemsiz olabileceği gibi burun pasajını ileri derecede daraltacak seviyede büyük de olabilmektedirler. Orta konkanın ayrıca paradoks orta konka (ters eğimli orta konka) gibi doğuştan şekil anormallikleri mevcut olup kimi zaman klinik ve cerrahi önem taşırlar.
Konka Hastalıkları hangi şikayetlere neden olurlar?
Konka rahatsızlıkları kişide genellikle burun tıkanıklığına neden olur. Bu durum en sık olarak alt konka hipertrofisinde belirgindir. Orta konkayı ilgilendiren konka bülloza ise ileri derecede büyük olmadıkça çoğunlukla burun tıkanıklığına sebep olmayıp, sinüslerin açıldıkları delikleri daraltarak tekrarlayan sinüzitlere neden olabilirler. Bu yüzden de sıklıkla ileri tetkik için istenen sinüs tomografisinde saptanırlar. Aynı şekilde paradoks orta konka da sinüzit gelişimini kolaylaştırarak şikâyetlere sebep olabilir.
Konka hastalıklarına nasıl tanı konulur?
Alt konka hipertrofisinin tanısı için fizik muayene yeterli olmaktadır. Kimi zaman bu hipertrofi konka ön ucunda olmayıp arka uçta meydana gelmektedir. Bu yüzden hastalara endoskopik muayene yapılarak tüm konka yapısı görülmeye çalışılmalıdır.
Orta konka rahatsızlıkları kimi zaman fizik muayeneyle saptanabildiği gibi kesin tanı için çoğu zaman tomografi gerekli ve yeterli olmaktadır. Tomografi ayrıca hekime sinüslerin durumu ile ilgili bilgi vererek tedavi planlamasında yardımcı olur.
Konka hastalıklarının tedavisi nasıl yapılır?
Alt konka hipertrofilerinin tedavisi amacıyla günümüze kadar pek çok tedavi yöntemi tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları radyofrekans, argon plazma ile küçültme, krioterapi (dondurarak) ile küçültme, keserek çıkartma vb dir. Her yöntemin kendine ait avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Son yıllarda tüm çevreler tarafından kabul edilen görüş ise hangi yöntem seçilir ise seçilsin mutlaka yumuşak dokuyu döşeyen “mukoza” kısmına zarar vermekten kaçınılmasıdır. Dolayısıyla günümüzde cerrahi olarak kesip çıkartmak gibi mukozayı yok eden yöntemler hemen hiç uygulanmamaktadır. Daha sıklıkla mukoza altı dokuların ısıtılarak ve burada bir nedbe dokusu yaratılarak küçültülmesi işlemi uygulanmaktadır. Ayrıca konka kemik kısmında büyüme olması durumunda sadece kemik kısım çıkarılarak başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Alt konka hipertrofisi bulunan alerjik kişilerde kortizon türevi içeren burun spreyleri kullanılarak konka boyutunda ve hastanın şikâyetlerinde azalma sağlanabilmektedir.
Orta konka büyümeleri eğer hastada burun tıkanıklığı veya sinüzit gibi herhangi bir şikayete neden olmamış ise yoksa müdahale yapılması önerilmez. Ancak eğer bu büyüme burun tıkanıklığı ve/veya kronik sinüzite neden olduysa sıklıkla cerrahi müdahale gerekir. Konka büllozanın tedavisinde cerrahi olarak bir kısmını çıkartma veya ezerek küçültme yöntemi uygulanabilir.
UÇUK ve AFT
Ağzınızda; konuşmanıza ve yemek yemenize engel olacak kadar şiddetli ağrıya yol açan bir yaranız varsa bilin ki yalnız değilsiniz.
Ağzınızda; konuşmanıza ve yemek yemenize engel olacak kadar şiddetli ağrıya yol açan bir yaranız varsa bilin ki yalnız değilsiniz. Pek çok sağlıklı insan tekrarlayan ağız yaralarından şikayetçidir. En sık rastlanan tekrarlayan ağız yaraları uçuk ve aft (aftöz ülser)’dır. Ağızda görüldüğünde birini diğerinden ayırmak güçtür. Bu iki lezyonun nedeni ve tedavileri tamamıyla farklı olduğundan ayırımı çok önemlidir.
Uçuk nedir?
Bunlar sıklıkla dudakta görülen içi sıvı dolu kabarcıklara verilen genel bir addır. Ağızda özellikle dişetinde, sert damakta da görülebilirse de nadirdir. Uçuk genellikle ağrılıdır ve ağrı lezyonun ortaya çıkışından birkaç gün önce ortaya çıkar. Bu kabarcıklar saatler içinde patlayarak kabuklanır. 7-10 gün sürer.
Nedenler
Uçuk bir herpes simpleks virüsünün aktif duruma geçmesi ile meydana gelir. Bu virüs, daha önce bu enfeksiyonu geçiren hastalarda sessiz ve sinsi bir şekilde bekler ve stres, ateş, travma, hormonal değişiklikler ve güneş ışığına maruz kalma gibi durumlarda aktif hale geçer. Tekrarlayan lezyonlar aynı yerde yerleşme eğilimindedir.
Uçuk yayılabilir mi?
Evet. Uçuk patladıktan tamamen iyileşene kadar ki süre enfeksiyonun yayılımı için en riskli dönemidir. Virüs gözlerinize, cinsel organlara ve diğer insanlara da bulaşabilir.
Önleme Önerileri
Bir lezyon görüldüğünde ağız içi, burun içi, cinsel bölge gibi mukoz zarlar enfeksiyona karşı korunmalıdır. Uçuğu sıkıştırıp patlatmayın. Birine dokunurken ya da göz veya cinsel bölgelerinize dokunmadan önce ellerinizi dikkatlice yıkayın. Tüm uyarılara rağmen herpes virüsün uçuk olmadan da ulaşabileceği unutulmamalıdır. Tedavi: Günümüzde kesin tedavisi yoktur ancak bu konuda yoğun çalışmalar yapılmaktadır. % 5 asiklovirli merhem gibi bir antiviral ajan kullanılabilir. Doktor ya da diş hekiminizden son gelişmeler hakkında bilgi almak için irtibat kurun.
Aft nedir?
Aft dilde, yumuşak damakta, dudak ve yanakların iç kısımlarında görülen küçük, yüzeyel ülserlerdir. Oldukça ağrılıdırlar ve 5-10 gün sürerler.
Neden?
Nedenleri hakkındaki eldeki en iyi kanıtlar stres, travma, asitli yiyecekler (domates, turunçgiller, vs.) gibi lokal tahriş edici maddelere maruz kalma gibi durumlarda lokal bağışıklık cevabında değişiklikler meydana gelmesidir. Aftöz ülser yayılabilir mi? Hayır. Nedeni bakteri ya da bir virüs olmadığı için lokal yayılımı ya da bir başkasına bulaşması söz konusu değildir.
Tedavi
Tedavi direkt olarak az önce bahsedilen rahatsızlık verici durumların ortadan kaldırılması ve enfeksiyondan korunma ile olur. Triamkinalon gibi haricen kullanılan bir kortikosteroid ilacı da yardımcı olur. Günümüzde kesin tedavisi bulunamamıştır.
Diğer yaralar
İki haftadan uzun süren iyileşmeyen ağız yaralarında doktorunuza ya da diş hekiminize başvurmalısınız.
EVDE İÇİLEN SİGARANIN ÇOCUK SAĞLIĞINA ETKİSİ
Kullanılmış sigara dumanı, yanan bir sigaradan çıkan ve sigara içenin dışarı verdiği dumanın bir karışımıdır.
Nedir?
Kullanılmış sigara dumanı, yanan bir sigaradan çıkan ve sigara içenin dışarı verdiği dumanın bir karışımıdır. Çevresel Sigara Dumanı (ÇSD) olarak da bilinir ve kendisine has kokusuyla kolaylıkla tanınır. ÇSD havayı kirletir ve elbiseler, perdeler ve mobilya üzerine siner. Çoğu kişi ÇSD yi nahoş, rahatsız edici ve gözlerle burnu tahriş edici bulur. Daha önemlisi tehlikeli bir sağlık tehdididir. ÇSD içinde 4000 in üzerinde farklı kimyasal madde tespit edilmiştir ve bunların en az 43 tanesi kansere sebep olur.
Çevresel sigara dumanına maruz kalma sık mıdır?
Amerika Birleşik Devletlerinde yetişkinlerin yaklaşık %26 ‘sı sigara içicisidir ve beş yaş altındaki çocukların %50 si ila %67 si en az bir yetişkin sigara içicisinin oturduğu evlerde yaşamaktadırlar. Bu rakam ülkemizde daha fazladır.
Kim risk altında?
ÇSD herkes için tehlikeli olmasına rağmen, fetuslar, bebekler ve çocuklar üzerinde daha büyük bir etkisi vardır. Bu olay ÇSD’nin; akciğer, beyin gibi gelişmekte olan organlara zarar vermesiyle gerçekleşir.
Etkileri
Cenin ve yenidoğanda
Anne, cenin ve plasentada kan akımı, hamile her sigara içtiğinde değişir. Ne var ki uzun dönemde bu değişikliklerin sağlık üzerine olan etkileri bilinmemektir. Bazı çalışmalar hamilelik sırasında sigara içiminin yarık damak-dudak gibi doğumsal bozukluklara sebep olduğunu göstermiştir.
Sigara içen anneler daha az süt üretir ve bebeklerin doğum ağırlığı daha düşüktür. Annelerin sigara içmesi 1 ay- 1 yaş arasındaki ölümlerin ana sebebi olan ani bebek ölümü sendromuyla ilişkilidir.
Çocuk akciğer ve solunum yolları
ÇSD ye maruz kalma tüm yaşlarda çocuk akciğer verimi ve fonksiyonunu bozar. Çocukluk astımının hem sıklığını hem de şiddetini arttırır. Kullanılmış sigara dumanı sinüzit, rinit (nezle), kistik fibroz, öksürük ve geniz akıntısı problemlerini alevlendirir. Çocuklarda soğuk algınlığı ve boğaz ağrısı sıklığını da arttırır.
İki yaş altındaki çocuklarda ÇSD bronşit ve zatürre olasılığını arttırır. Gerçekten, ABD’de Çevre Koruma Ajansının 1992 deki bir çalışması, ÇSD’nin 18 ay altındaki çocuk ve bebeklerde her yıl 150. 000 ila 300. 000 alt solunum yolu enfeksiyonuna sebep olduğunu söylemektedir. Bu hastalıklar 15. 000 hastane yatışı ile sonuçlanıyor. Yarım paket ve daha fazla sigara içen ebeveynlerin çocuklarının solunum yolu hastalığı nedeniyle hastaneye yatma riski neredeyse iki katına çıkar.
Kulaklar
ÇSD ye maruz kalma çocuklarda hem kulak enfeksiyonu sayısını hem de hastalık süresini arttırır. Solunan duman burun arkasını orta kulağa bağlıyan östaki borusunu tahriş eder. Bu orta kulaktaki basıncın eşitlenmesini bozan şişme ve tıkanıklığa ve sonuçta ağrı, sıvı birikimi ve enfeksiyona yol açar. Kulak enfeksiyonları çocuk işitme kayıplarının en sık sebebidir. İlaç tedavisine yanıt vermediğinde kulağa tüp takılması gerekir.
Beyin
Hamilelik sırasında ve sonrasında sigara içmiş annelerin çocuklarının sigara içmeyenlerin çocuklarına göre hiperaktivite gibi davranış bozuklukları olması daha olasıdır. Okul performansında ve entellektüel başarıda orta dereceli bir bozulma gösterilmiştir.
Kullanılmış sigara dumanı kansere sebep olur.
Çocuğunuzun gelişmesinde ÇSD’nin nasıl zarar verdiğini okudunuz ama ÇSD nedeniyle gelişme riskinin ev dışı kanser sebebi kirlilik nedenlerine göre yaklaşık 100. 000 kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? ÇSD’nin her yıl 3. 000 den fazla sigara içmeyenin akciğer kanserinden ölmesine neden olduğunu biliyor muydunuz? Bu gerçekler herkes için oldukça alarm vericiyken çocuğunuzun kullanılmış sigara dumanına maruz kalmasını şimdi durdurabilirsiniz.
Ne Yapabilirsiniz?
Sigara içiyorsanız,bırakın. Gerekirse doktorunuza danışın . Bırakmanıza yardımcı olacak bir çok farmakolojik ürün mevcuttur. Ev sakinlerinden içen varsa bırakmasına yardım edin. Eğer bırakamıyorlarsa onlar ve ziyaretçilerden evin dışında içmelerini rica edin.Arabanızda sigara içilmesine izin vermeyin. Çocuğunuzun okul ve kreş ortamlarının dumansız olduğundan emin olun.
YUTMA GÜÇLÜĞÜ İLE İLGİLİ MERAK ETTİKLERİNİZ
Nasıl Yutarız?
İnsanlar katı yiyecekleri yemek sıvıları içmek ve vücudun ürettiği tükürük ve mukusu yutmak için günde yüzlerce kez yutma işlevini gerçekleştirirler. Yutma işlevinin dört fazı vardır:
1) Birinci faz yiyecek ve içeceklerin çiğnenerek yutmaya hazır hale getirildiği dönem.
2) Ağız fazı boyunca, dil yiyecek ve içecekleri ağızın arka bölümüne iterek yutma yanıtını başlatır.
3) Yutak fazında yiyecek ve içecekler hızlıca yutaktan yemek borusuna geçer.
4) Son faz olan yemek borusu fazında yiyecek ve içecekler yemek borusundan mideye geçer.
Birinci ve ikinci fazlar istemli kontrol altında oluşurken,üçüncü ve dördüncü fazlar kendiliğinden oluşur.
Yutma ağızda ki sıvı ve katı gıdaların yemek borusuna geçmesinden oluşan karmaşık bir olaydır. Bu ağızdaki, boğazdaki ve midedeki sinir ve kasların koordinasyon içinde çalışması ile olur. Yutma problemleri katı veya sıvı gıdaların boğazda birikmesine daha sonra ses tellerinin olduğu bölgeye dökülmesine ve bunun sonucunda ses kısıklığı, boğaz temizleme hissi veya öksürük ortaya çıkabilir.
Yutma güçlüğünün birçok nedeni vardır: Yaşla birlikte yutma kasları hem güçlerini hem de koordinasyon yeteneklerini kaybederler. Bundan dolayı bazen normal salgı bile mideye geçemeyebilir.
Uyku sırasında yutkunma daha az olur ve salgı ağızda birikir. Uyanırken öksürme veya boğaz temizleme hissi duyulabilir Her yaşta sinirlilik ve stres boğaz kaslarında kasılmaya ve bunun sonucunda boğazda birşey varmış hissine neden olmaktadır. Sıksık boğaz temizlemek tahrişi daha da arttırarak durumun kötüleşmesine neden olur. Besinlerin geçtiği yol üzerindeki büyümeler veya şişlikler katı ve /veya sıvı gıdaların geçişini yavaşlatır veya engeller.
Yutma bozuklukları midedeki besinlerin veya asidin yemek borusuna veya boğaza geri geldiği Gastroözafageal Reflü (GER) veya Larengofarengeal Reflu (LPR) olarak tanımlanan durumundan da kaynaklanabilir. Yanma hissi hazımsızlık ve boğazda rahatsızlık belli başlı bulgulardır ve bunlar özellikle yemek yedikten sonra yatınca daha da artmaktadır. Yemek borusu ile midenin birleşim yerinde meydana gelen torba şeklindeki fıtıklarda buna neden olur.
YUTMA HASTALIKLARI
Yutma güçlüğüne (Disfaji) özellikle yaşlılarda olmak üzere tüm yaş gruplarında yaygın olarak rastlanır. Disfaji terimi yemeklerin ve sıvıların ağızdan mideye geçmesi sırasında zorluk hissetmeyi ifade eder. Bu duruma çoğu tehlikeli olmayan ve geçici olan birçok faktör neden olabilir. Yutma güçlüğü nadiren tümör veya ilerleyici nörolojik hastalık gibi daha önemli patolojiye işaret eder. Kısa bir süre içerisinde yutma güçlüğü kendiliğinden iyileşmez ise kulak burun boğaz uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
.
Yutma Hastalıklarının Nedenleri Nelerdir?
Yutma işlevi sırasındaki herhangi bir kesinti yutma güçlüğüne neden olabilir. Yutma güçlüğü sağlıksız dişler, uygun olmayan takma dişler veya soğuk algınlığı gibi basit nedenlere bağlı olabilir. Yutma güçlüğünün en yaygın nedenlerinden biri mideden yemek borusuna geri kaçıştır. Bu durum mide asitinin yemek borusundan yutağa doğru yukarı hareketinin sonucu oluşur. Diğer nedenler arasında felç, ilerleyici nörolojik hastalık, trakeostomi tüpü varlığı, hareketsiz ses teli, ağız, gırtlak veya yemek borusu tümörü ile baş boyun bölgesine uygulanan cerrahi operasyonlar sayılabilir.
Yutma Hastalıklarını Kim Değerlendirir ve Tedavi Eder?
Yutma güçlüğü inatçı ise ve nedeni bilinmiyor ise bir kulak burun boğaz uzmanı, söz konusu hastanın hikayesini ele alarak muayenesini yapacaktır.
Bu muayene, aynalar veya özel optik sistemle görüntüleme sağlayan endoskoplar kullanarak dilin arka bölümünün, boğaz ve larenksin incelenmesi yoluyla yapılır. Eğer gerekli ise yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağı incelemesi, kulak burun boğaz uzmanı veya mide ve barsak hastalıkları uzmanı tarafından yapılır.
Bunun sonucuna göre baryumlu yemek borusu geçiş filmi ile yutma mekanizması fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekebilir.
Eğer özel patolojiler söz konusu ise,üst mide- barsak sistem filmi veya videofloroskopi ile beraber radyologla temasa geçilebilir. Böylece yutmanın her dört fazınında değerlendirmesi yapılır. Değişik kıvamda yiyecek ve içecekler kullanarak ve hastaya değişik pozisyonlar verdirerek, yutma yeteneğini değerlendirilebilir. Eğer yutma güçlüğü felç veya ilerleyici nörolojik hastalıklara bağlı ise nörolog tarafından değerlendirilmelidir.
Semptomlar
Yutma güçlüğünün semptomları şunlardır.
Ağızda tükürük artışı
Yiyecek ve içeceklerin boğaza takılması hissi
Boğaz ve göğüste rahatsızlık hissi( Mideden yemek borusuna kaçış var ise – Reflu)
Boğazda yabancı cisim veya parça hissi
Uzamış veya belirgin yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme ve kilo kaybı
Yutma sırasında kolayca geçmeyen yiyecek parçaları sıvı ve tükürüğe ve bunların akciğerlere aspire edilmesine bağlı olarak gelişen öksürük ve boğulma hissi
Mümkün Olan Tedaviler:
Neden belirlenebilmişse, yutma güçlüğü tıbbi tedavi, yutma tedavisi veya cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir.
Bu hastalıkların birçoğu tıbbi tedavi ile tedavi edilebilir. Mide asit salgısını engelleyen ilaçlar kas gevşeticiler ve asit gidericiler var olan ilaçlardan birkaçıdır. Tedavi yutma hastalığının nedenine göre düzenlenir. Mideden yemek borusuna kaçış sıklıkla beslenme ve yaşama alışkanlıklarını değiştirerek tedavi edilebilir. Örneğin :
Hazmı kolay yiyeceklerden oluşan bir diyet ile sık aralıklarla ve az miktarlarda beslenmek
Alkol ve kafeinden uzak durmak
Kilo ve stresi azaltmak
Uyku vaktinden önceki üç saat boyunca yemek yemekten sakınmak
Geceleri yatağın başını yükseltmek.
Eğer bunlar yardımcı olmazsa yemekler arasında ve uyku vaktinden önce asit giderici kullanmak rahatlama sağlayabilir.
Birçok yutma hastalığı yutma tedavisinden yarar görebilir. Yutma kaslarının beraber çalışmasını sağlayan ve yutma refleksinin oluşmasını sağlayan sinirleri uyaran özel egzersizler yaptırılabilir.
Hastalara ayrıca yutma işleminin başarılı şekilde yapılmasına yardımcı olacak vücut ve baş pozisyonlarını öğretebilir.
Yutma güçlüğü olan hastalardan bazıları yetersiz beslenme problemi ile karşılaşırlar. Mesleki terapist beslenme teknikleri hakkında hasta ve ailesine yardımcı olabilir. Bu teknikler hastayı olabildiğince bağımsız kılar. Diyetisyen veya beslenme uzmanı hasta için gerekli olan yiyecek ve içecek miktarını ve ek besinlerin gerekli olup olmadığını belirler.
Cerrahi tedavi belirli bazı problemlerin tedavisinde kullanılır. Darlık veya yapışıklık varlığında söz konusu alanın genişletilmesi gerekli olabilir. Kasların ileri derecede kasılması varlığında ilgili kasların genişletilmesi ve hatta serbestleştirilmesi gerekli olabilir. Bu yöntem kas kesilmesi olarak adlandırılır ve kulak burun boğaz uzmanı tarafından gerçekleştirilir.
Yutma güçlüğünün birçok sebebi vardır. Eğer inatçı bir yutma güçlüğünüz varsa bir Kulak Burun Boğaz uzmanına gitmeniz gerekir.
SİNÜZİT
Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri için harcanmaktadır (Burunda dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı).
Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri için harcanmaktadır (Burunda dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı).
HERKESİN SİNÜSÜ VAR MIDIR?
Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden yüz ve kafatası kemiklerinin içine doğru genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç erişkinlik çağında büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafından kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar.
SİNÜSLER NE İŞE YARAR?
Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sisteminin bir parçasıdır. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan partikülleri süpürür ve yıkarlar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafından parçalanır. Birçok insan bunun farkında değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur.
BURUN GERİSİNE AKINTl NE DEMEKTİR?
Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafından rahatsız edildiğinde normalden çok fazla mukus üretir. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır. Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı durumlarda görülür. Bakteriler tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zamanda cerahatten dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir.
SİNÜS NEDİR?
“-it” eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak sonucunda fazla miktarda mukus salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasında rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde veya alında üzerine basmakla oluşan, gözler arasında veya gerisinde, yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı normalden fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre kapandığı durumlarda kronik sinüzit gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda oluşur.
SİNÜZİT TEHLİKELİ MİDİR?
Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu sinüslerden akan mukus akciğerler için sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astımı ya azdırır yada bunların ortaya çıkmasına neden olur.
SİNÜZİT BAŞ AĞRISI NEDİR?
Soğuk algınlığı sırasında veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda veya burun sümükle dolu olduğunda yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur (buna “Vakum Baş Ağrısı” denilir). Maalesef sinüs baş ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka neden vardır. Örnek olarak migren ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturması hem de burun akıntısına da neden olabilmelerinden dolayı sinüzit ile karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa sürede gelip geçerler. Doktor müdahalesi olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada gelen, bulantı ve kusmaya neden olan baş ağrısı daha ziyade migren baş ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş ağrılarının tanısı için mutlaka doktora baş vurulmalıdır.
KİMLER SİNÜS PROBLEMİYLE KARŞILAŞIRLAR?
Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir ancak bazı gruplar daha hassastırlar.
Allerjisi olanlar : Bir allerji atağı soğuk algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs kanallarının kapanmasına, mukus akımının engellenmesine ve bakteri enfeksiyonuna neden olur. İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun bozuklukları olanlar : Örnek olarak kırık bir burun veya septum deviasyonu (septum burun delikleri arasında burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa doğru eğilmesine deviasyon denir.) >Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar: Okul öğretmenleri ve sağlık personeli hassastır. Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin doğal direnç mekanizmasını bozarlar.
DOKTOR SİNÜSLERİM İÇİN NE YAPACAKTIR?
Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntınızın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile ilişkili olup olmadığı. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgının niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir. Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen fılmi gerekli olabilir. Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen de her ikisi birden gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla antibiyotik tedavisine yanıt verirken kronik için genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren veya sinüzite benzeyen bir başka nedenden dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır.
SİNÜSLERİM İÇİN BEN NE YAPABİLİRİM?
Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Yatağınızın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir ancak içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir. Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan önce doktorunuza baş vurun. Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden, özellikle sigara dumanından uzak durun. Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın. Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak). Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır ancak uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir. En iyisi sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi bilen doktorunuzun verdiği ilaçları kullanmaktır.
İŞİTME CİHAZI KULLANIMINDA PRATİK BİLGİLER
AKÜ/PİLİN TAKILMASI: Cihazı kullanmadan önce pil yuvası açılır, uygun pil/aküyü “+” işareti yuvadaki “+” ile aynı yönde gelecek şekilde yerleştirilip kapatılır.
AÇMA/KAPAMA: Cihazın açma/kapama anahtarı modele göre yukarı/aşağı veya sağa/sola hareketli olabilir ve genelde üç kademelidir :
O – Kapalı – Off
M – Açık mikrofon, normal dinleme durumu
T(MT) – Telefon bobini.
DEGİŞİK AÇMA/KAPAMA: Bazı cihazlarda bu konumlar O-M-MT, M-MT-T, O-H-N, O-H-L, H-L-T, O-T-H, O-H-N şeklinde olabilir. H:ince sesleri, N:normal sesleri, L:Kalın sesleri ifade eder. Eğer Açma/Kapama anahtarında “O” yoksa o zaman pil yuvası aynı zamanda açma/kapama anahtarı görevi görmektedir. Cihazda H konumu varsa gürültülü ortamlarda anahtar bu konuma getirilir.
Kulak içi ve kanal içi cihazlarda açma/kapama anahtarı aynı zamanda volüm/ses ayar anahtarı vazifesi görür . Sese kendinden ayarlı otomatik (K-AMP vb.) cihazlarda açma/kapama ve ses ayar anahtarı yoktur . Pil yuvası kapatılınca cihaz çalışmaya başlar ve sesi ayarlar.
CİHAZI ÇALIŞTIRMA –DİNLEME: Pili taktıktan sonra cihazı açmak / çalıştırmak için “M” konumuna getirilir . Mikrofon devreye girer ve cihaz çalışmaya başlar. Ses rahat duyulacak şekilde ses anahtarından ayarlanır.
VOLÜM-SES AYARI: Bu anahtarın üzerinde numaralar veya romen rakamları bulunur. Numaralar arttıkça ses yükselir, numaralar azaldıkça ses azalır . Ses normal duyulacak şekilde ayarlanır. Çok duymak iyi anlamayı sağlamaz. Ses normalden fazla açılırsa gürültü artar.
TELEFONLA KONUŞMA: Normal olarak evde/itte sakin bir ortamda telefonla konutmak için telefon ahizesini kulak kepçesinin üst kysmına yani işitme cihazının mikrofonuna tutmak gerekir. İşitme cihazlarında görülen “T” cihazda özel bir telefon bobini olduğunu belirtir. Çok gürültülü ortamlarda telefonla rahat görüşmek için, açma / kapama anahtarı “T” konumuna getirilirse telefon bobini devreye girer. Anahtarı “T” konumuna getirdikten sonra telefon ahizesini işitme cihazının üzerinde dolaştırarak içindeki bobini bulmak gerekir. Eğer cihazda “MT” varsa anahtar bu konuma getirilir. Bu durumda hem telefon hem mikrofon çalışmaktadır. İşitme cihazıyla cep telefonu kullanılmaz. Evde TV izlenirken yardımcı cihazlar kullanılabilir.
Cihaz kullanılmadığı zaman “O” konumuna getirilerek kapatılır.
CİHAZA ALIŞMA SÜRECİ
İşitme cihazına alışma yaşa, işitme kaybının derecesine, süresine ve işitme cihazını kabullenme isteğine bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Cihaza alışma pratik, sabır ve zaman ister;fakat sonuç sevindiricidir. Cihaza alışma sürecinde uzmanlarca önerilen yöntemler şunlardır;
Bu alışma süresinde hasta rahatsız olursa cihazı çıkarıp 1-2 saat ara vermelidir. Her gün bir gün evvelden biraz daha fazla süreyle cihaz kullanılması önerilir. İşitme cihazına tam olarak alışmak için 1-1,5 ay yeterlidir. Unutulmaması gereken işitme cihazı sadece konuşmayı değil, çevredeki tüm sesleri hastaya duyuracaktır. Zaman içinde unutulmuş olan bu sesler ilk günlerde hastayı rahatsız edebilir.
1-3. günler;
İşitme cihazı ilk bir hafta sadece evde kullanılmalı
Cihaz takıp rahat duyulabilecek şekilde ayarlanmalı
Evde dolaşıp, değişik sesler dinlenmeli (Gazete hışırtısı, hapşırma, öksürme saat, telefon zili gibi)
Kişi kendini sinirli veya yorgun hissederse cihazı kapatıp ara vermeli. Bir müddet sonra cihaz tekrar takılmalı.
Kiti yüksek sesle gazete veya kitap okuyup kendi sesini kontrol etmeli
Sadece TEK KİŞİ ile konuşup, konuşanın yüzüne bakarak ve sonra da bakmadan konuşulanı anlamaya çalışılmalı. (başlangıçta konuşan kişinin yüzüne bakmak anlamayı kolaylaştırır.)
4- 7. günler;
Evde günlük işler yaparken cihaz takılıp, değişik sesler dinlenmeli (kapı çarpması, su kaynaması, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge gibi) ve bu seslere alışılmaya çalışılmalı
Hasta duyduğu sesin kaynağını bulmaya çalışmalı (trafik sesi mi?, süpürge sesi mi?)
Hastaya TV’ de haberleri izlemesi önerilir.
-
- hafta;
Hasta işitme cihazını günde en az 5 saat takabilir.
3-4 kişilik konuşma gruplarında cihazını kullanmaya batlayabilir.
Hastadan ayırt etmekte zorlandığı kelimelerin listesi istenir (örneğin Hastane-Postane, Taş-Yaş, Kuş-Koş gibi). Hastadan bu listeyi bir yakınına okutması (ilk önce dudaklara bakarak daha sonra gözlerini kapatarak) ve tekrar etmesi istenir.
Artık dışarı çıkıp tabiattaki sesleri dinlemelidir.
Hasta konuşmalar sırasında anlamadığı bir şey olursa, sözü tekrarlatmayı isteyebilir.
İkinci haftada artık cihazı tiyatro, sinema, bale gibi kalabalık ortamlarda kullanabilir.
Hasta kalabalık ortamlarda mümkün olduğunca bir kişiyle konuşmaya çalışmalıdır
Artık hasta cihazını daimi takabilir.
Hastanın İşitme Cihazındaki Bir Şikayetinden Dolayı Servise Başvurmadan Önce Aşağıdaki Kontrolleri Yapması Gerekmektedir.
| Tikayet | Nedenleri | Çareler |
| Hiç Ses Gelmiyor | Akü ya da pil bitmittir. | Akü ya da pili değiştirin |
| Akü ya da pil ters takılmış olabilir | (+) işareti aynı yönde takın | |
| Kablo kopmuştur. | Kabloyu değiştirin. | |
| Kulağa giren hortumun içi buharlaşma yapıp, küçük bir damla hortumu tıkamıştır. | Hortumu iyice kurutun. | |
| Cihaz kapalıdır veya Açıp/Kapama anahtarı T durumundadır . | Anahtarı –M- konumuna getirin. | |
| Meme ya da kalıbın uç kısmı kulak kirinden tıkanmış olabilir. | Meme kalıbı yıkayın, kurutup yerine takın. | |
| Ses Kesik Kesik Geliyor | Akü ya da pil zayıflamıştır. | Taze akü ya da pil takın. |
| Kablo kopmuştur. | Değiştirin. | |
| Islık Sesi Geliyor | Meme ya da kalıp tam olarak oturmamıştır. | Meme ya da kalıbı iyice oturtun |
| Kablo kopmuştur | Değiştirin. |
CİHAZIN BAKIMI;
Hasta işitme cihazını banyo yaparken, yatarken, denize girerken ve yağmurda mutlaka çıkarmalıdır.
Normal olarak cihazı her çıkardığında kuru bir bez ile silmelidir.
İşitme cihazının en büyük düşmanı su/terleme ve düşmesidir. Ter asit içerdiği için daha da tehlikelidir. Cihaza su kaçmamasına dikkat edilmelidir.
Cihaz dütürülmemelidir.
Cihaz kullanılmadığı zaman içindeki pil/akü çıkarılmalıdır.
Cihaz aşırı sıcakta veya rutubette bırakılmamalıdır. Islandığı zaman saç kurutma makinesi ile veya soba üzerinde kurutulmamalıdır.
Cihaza yağ / sprey sıkılmaz herhangi bir sıvı ile temizlenmez.
Daima taze pil / akü kullanılmalıdır. Saat pilleri cihazı bozar. Zira volt ve amperi farklıdır.
Cihaz kurcalanmamalıdır.
Şua, röntgen gibi işlemler sırasında işitme cihazı çıkarılmalıdır.
Pil / akü çocuklardan uzak tutulmalıdır.
Cihazın tamir ve bakımı için sadece servisine başvurulmalıdır.
Kalıp Temizliği ;
Özel kulak kalıbının gerek sağlık gerekse seslerin iyi duyulması açısından daima temiz tutulması gerekir.
Kalıbın hortumu sararıp sertleştikçe değiştirilmelidir.
Haftada bir kez kulak kalıbı sabunlu ılık su ile yıkanmalıdır .
Burun Gerisine Akıntı (BGA)
Burun Gerisine Akıntı (BGA) boğazda akıntı toplandığını hissetmek veya burnun gerisinden akıntının aktığının farkına varmaktır. BGA egzersiz, kalın salgı veya boğaz kasları ve yutma ile ilgili sorunlardan ötürü de ortaya çıkabilir.
Normal olarak, burnu ve sinüslerin içini kaplayan salgı bezleri günde 250-500 ml. salgı üretmektedir. Bu mukozanın yüzeyinde ancak mikroskopla görülebilen hareketli küçük kıllar vardır. Bunlar salgının geriye doğru hareket etmesini sağlar. Daha sonra bu bilinçsiz olarak farkına varmadan yutulur. Bu salgı zarları ıslatır ve temizler, enfeksiyonlara karşı savaşır. Bu salgının üretilmesi ve temizlenmesi sinirler, kan damarları, salgı bezleri, hormonlar, ve küçük kılcıklar arasında ki ilişkiye bağlıdır.
NORMAL OLMAYAN SALGlLAR
Artmış ince ve temiz salgı soğuk algınlığı, grip (üst solunum yolu viral enfeksiyonu), alerji, soğuk hava, parlak ışık, bazı besinler ve baharatlar, gebelik ve hormonal değişiklikler, doğum kontrol hapları ve bazı tansiyon ilaçlarının da içinde olduğu ilaçlar, ve burun içi kemik eğriliği gibi durumlarda görülür. Vazamotor rinit allerjik olmayan aşırı salgılı ve tıkalı burun şikayeti yapan bir hastalıkdır. Artmış kalın salgı sıklıkla kış aylarında nemlendirme yapılmadan ısıtılan, nemin düştüğü ev ve binalarda görülür. Bunun yanında sinüs ve burun enfeksiyonlarında ve kümes hayvanlarının ürünlerine karşı oluşan allerjilerde de görülmektedir. Eğer soğuk algınlığında ki salgı zaman içinde kalınlaşıp sarı, yeşil renk almaya başlıyorsa muhtemelen bakterilerin yol açtığı bir cismin belirtisi olabilir (fasulye, bezelye, bir parça kağıt, oyuncağın bir parçası v.b.) Salgının azalması aşağıda ki nedenlerden birinden dolayı olabilir:
Uzun süre çevreye ait tahriş edici maddelere maruz kalmak burnu kurutup zarların zarar görmesine neden olabilir (sigara dumanı, endüstriel dumanlar, araba dumanları). Salgı azaldığında normalden daha kalındır ve yanlış olarak artmış hissi verir. Yapısal bozukluklar (burun septumu düzensizlikleri) hava akımını değiştirerek burun zarlarının kurumasına neden olur.(Yapısal bozukluğa bağlı olarak salgıyı arttırır veya azaltır.) Yaşın ilerlemesiyle mukus zarlar büzüşür ve kurur. Bu normalden daha az ve kalın salgı yapılmasına ve kişinin BGA hissine kapılmasına yol açar. Diğer az rastlanan nedenler de zarlarda değişiklik yaparak bu hisse neden olurlar.
YUTMA PROBLEMLERİ
Yutma ağızda ki sıvı ve katı gıdaların yemek borusuna geçmesinden oluşan karmaşık bir olaydır. Bu ağızdaki, boğazdaki ve midedeki sinir ve kasların koordinasyon içinde çalışması ile olur. Yutma problemleri katı veya sıvı gıdaların boğazda birikmesine daha sonra ses tellerinin olduğu bölgeye dökülmesine ve bunun sonucunda ses kısıklığı, boğaz temizleme hissi veya öksürük ortaya çıkabilir. Yutma güçlüğünün birçok nedeni vardır: Yaşla birlikte yutma kasları hem güçlerini hem de koordinasyon yeteneklerini kaybederler. Bundan dolayı bazen normal salgı bile mideye geçemeyebilir. Uyku sırasında yutkunma daha az olur ve salgı ağızda birikir. Uyanırken öksürme veya boğaz temizleme hissi duyulabilir. Her yaşta sinirlilik ve stres boğaz kaslarında kasılmaya ve bunun sonucunda boğazda birşey varmış hissine neden olmaktadır. Sıksık boğaz temizlemek tahrişi daha da arttırarak durumun kötüleşmesine neden olur. Besinlerin geçtiği yol üzerindeki büyümeler veya şişlikler katı ve /veya sıvı gıdaların geçişini yavaşlatır veya engeller. Yutma bozuklukları midedeki besinlerin veya asidin yemek borusuna veya boğaza geri geldiği Gastroözafageal Reflü (GER) veya Larengofarengeal Reflu (LPR) olarak tanımlanan durumundan da kaynaklanabilir. Yanma hissi hazımsızlık ve boğazda rahatsızlık belli başlı bulgulardır ve bunlar özellikle yemek yedikten sonra yatınca daha da artmaktadır. Yemek borusu ile midenin birleşim yerinde meydana gelen torba şeklindeki fıtıklarda buna neden olur.
TEDAVİ
Tedaviye başlamadan önce mutlaka teşhis konulmalıdır. Bu detaylı bir Kulak Burun Boğaz muayenesi ve muhtemel bazı laboratuar, endoskopik ve röntgen çalışmalarını içermektedir. Bakteriyel enfeksiyonlar antibiyotikler ile tedavi edilir ancak bunlar geçici bir iyileşme sağlar. Kronik sinüzite kapalı sinüslerin ağzını açmak için yapılacak cerrahi bir müdahaleye ihtiyaç vardır. Allerji; sebebini ortadan kaldırmakla kontrol edilebilir. Antihistaminikler ve dekonjestanlar, kromolin ve steroid burun spreyleri, diğer şekillerdeki steroidler ve hiposensitizasyon (aşı tedavisi) tedavi için kullanılabilir. Ancak bazı antihistaminikler kurumaya neden olup salgıyı daha da kalınlaştırırlar. Dekonjestanlar kan basıncının artmasına, kalp ve tiroid rahatsızlıklarının şiddetlenmesine neden olurlar. Steroid spreyler tibbi kontrol altında genellikle yıllarca güvenle kullanılabilir. Ancak kısa dönemde yan etkisi olmayan ağızdan alınan ve enjeksiyonla verilen steroidlerin uzun dönem kullanımlarında muhakkak sıkı bir kontrol ve gözlem yapılmalıdır.
Gastroözafageal Reflü tedavisine yatağın baş tarafını 12-15 cm kaldırmak, az ve sık yemek yemek, alkol ve kafeinin yasaklanması, yorucu olmamak şartıyla spor yapılması gibi yaşamı düzenleyici önerilerle başlanır. Antiasit veya bu hastalıkda çok etkili olan mide asit üretimini durduran ilaçlar doktor kontrolunda verilmelidir. pH ölçümü gibi kesin teşhis yöntemleri vardır..
Yapısal bozukluklar cerrahi uygulama gerektirir. Septum deviasyonu sinüslerin normal olarak boşalmasını engeller ve kronik sinüzite neden olur. Septumdaki bir çıkıntı tahrişe ve anormal salgıya sebeb olacaktır. Septumdaki bir delik kabuk bağlamaya neden olur. Genişlemiş veya şekli bozulmuş konkalar (burnun yan duvarlarında çıkan ve hava akımının ayarlıyan, nemlendiren yapılar) veya polipler (enfeksiyon, allerji veya tahriş sonucunda oluşan selim büyümeler) de aynı şikayetlere yol açabilir.
Her zaman bir neden bulmak mümkün olmayabilir. Tıbbi tedavi cevap vermezse hasta cerrahi tedaviye karar vermelidir. Bazı durumlarda özel bir neden bulunamaz. Düzeltilebilecek bir hastalık yoksa tedavi daha kolay akabilmesi için salgının inceltilmesi yönünde olur. Bu daha ziyade sıvı alımı yetersiz olan yaşlı kişiler için geçerlidir. Bu hastalar günde en az sekiz bardak su içmeliler, Kafeini bırakmalılar ve eğer uygunsa idrar söktürücü kullanmamalıdırlar. Salgıyı inceltecek guaifenesin veya organik iyot kullanıldığında tükrük bezlerinde şişme veya vücutta döküntü gelişirse ilaç kesilmelidir. Burunun su ile yıkanması kalın ve azalmış salgının düzeltilmesine yardımcı olur. Bu burun için yapılmış özel cihazlarla günde iki ila altı defa uygulanabilir. Sıcak suyun içine yemek sodası veya tuz ilave edilerek bu sıvı yapılabilir. Son olarak da reçete gerektirmeyen basit tuz çözeltiler burnu nemlendirmek için kullanılır
